Konuyu daha iyi anlatabilmek için önce bir fıkrayı aktarayım…
Konunun başlığını görünce benim de poşet üzerinden muhalif bir yazı yazacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz diyeceğim…
Hitler’le Mussolini’nin 3.Paylaşım Savaşı çıkartmak için bir planları vardır..Plana göre on dört milyon yahudi öldüreceklerdir..bunun dünyada yaratacağı tepkiyi azaltmak için toplumu şöyle yönlendirirler…evet on dört milyon yahudi öldüreceklerdir ama bir de bisikletli bir çocuğu da öldüreceklerdir… Bu söylenti toplumda kulaktan kulağa yayılınca insanlar “tamam yahudileri anladık da bisikletli çocuk niye..?” diye sormaya başlarlar..Toplumun bu tepkisi karşısında Hitler,Mussolini’ye gülerek “bak gördün mü on dört milyon yahudinin öldürülmesi insanların umurunda değil…” der…
Bu fıkrayı okuyunca benim nerede durduğumu anlamış olmalısınız…
Evet dostlar…
Ben poşete 0,25 ₺ isteyen kasiyere muhalefet edecek değilim…Kasiyer
günlük ciroda ya da stokta açık verdiğinde bunun parasını maaşından
ödeyen bir emekçidir…
Biz ekonomik olarak rahat yaşıyor olabilseydik poşetin parayla satılmasını çevre duyarlılığı kapsamında anlayışla karşılardık…
Manavda..kasapta..fırında ya da kitapçıda poşete para vermiyorsun ama marketten ambalaj içindeki makarnayı..pirinci..şekeri aldığında para veriyorsun…naylon poşetin çevrede geri dönüşümünün çok zaman aldığı doğrudur..ama ürünlerin konulduğu poşetler de aynı sorunları içinde barındırır..hele bir de uzun raf ömrü olan ürünlerin konulduğu plastik kutular doğada yüzlerce yıl bozulmadan kalabilir..buradan baktığınızda naylon poşetin ücretli olmasının doğayı korumaya çok da yararı olmadığını görürsünüz…
Toplumun itiraz edeceği o kadar çok konu varken insanları poşet muhalifliğine yönlendirmek anlatılan fıkradaki “bisikletli çocuk” tur…
İşsizliğin ulaştığı boyut tartışılmasın diyedir poşet muhalifliğini özendirmek…
Poşet muhalifliği kadın cinayetleri taftışılmasın diyedir…
Üzerinden geçsen de geçmesen de yüklenici firmaya verilen garanti yüzünden köprüler için ödediğin parayı unutasın diye soslanıp önümüze konmuştur poşet…
Kanser ve benzeri hastalıklar için koruyucu ve önleyici ilaçların hak sahiplerine ücretsiz verilmiyor olmasına hasta yakınları ve yurttaş vicdani isyan etmesin diye önümüze konulmuş bir rahatlama yoludur poşet üzerinden konuşmamız…
Poşetlerin ücretlendirilmesi ile çevreyi koruyacağız yutturmacası yapanların Sinop’u Mersin Akkuyu’yu nükleer cehenneme niçin çevirdiklerini sormayalım diye parmağımıza çalınmış bir parmak bal gibidir poşet kızgınlığımız…
Vatandaşı borç batağında süründürürken borç batağındaki futbol kulüplerinin borçlarını yok karşılığında yapılandırmaya karşı sessiz kalalım diye bizi afyonlamaya yönelik uyutma yönteminin adı poşet muhalifliğidir…
Yani dostlar…
Sarı öküzü verdikten sonra bizim gazımızı almak için kasiyerler ile
yaptığımız tartışmalarda biz “bisikletli çocuğu” konuşurken “on dört
milyon insanın ölümüne” seyirci kalıyoruz…
Biz mantolama yöntemiyle poşetlere giydirilmiş konutlarımızda yaşamaya devam edelim…