Malum sınav sonuçları peş peşe açıklanıyor. TEOG yerleştirme sonuçları açıklandığında bir arkadaşımın çocuğunun, iki sınavda sadece üç yanlışı olduğunu öğrendim. Arkadaşım çocuğunun okulunu sorumlu tutuyor ve “Daha iyi olabilirdi.” diyor.
Şimdi düşünün; çocuk çalışmış elinden geleni yapmış ve babası mutsuz. Annesi de mutsuz. Çünkü çocuğun üç yanlışı var. Okul mutsuz, öğretmen mutsuz. Tabiidir ki çocuk da mutsuz. On üç, on dört yaş gurubunun hayatında tablo, büyük oranda bu.
Çocuklar suçlu hissediyor. Hayatlarının en güzel çağında kendilerine “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusunu soruyorlar.
Bu çocuklar sanatla uğraşmalı,
Bu çocuklar sporla uğraşmalı,
Bu çocuklar sokaklarda bıcır bıcır neşe içinde sohbet etmeli.
Böyle olmadığından, hayatlarının tüm deneyimi aptal bir ders çalışma ve bunun sonucu elde ettikleri ile yargılanma olduğundan bu çocuklar mutsuz. Ve inanın bana ergenlikte yakalandığınız mutsuzluk hastalığından ömür boyu kurtulamazsınız.
Hep duyarız “İnsanlar mutsuz.”
Çocuklukta mutsuz olan insanların büyüyünce mutlu olması ihtimali var mı?
Mutluluğu akademik olarak okul başarısı şeklinde anlamlandıran bir insan nasıl mutlu olur ki?
Çocukluğunda bu travmayla karşılaşan bir insan kendi çocuğuyla olumlu bir deneyimi nasıl yaşayabilir?
Çocukların önündeki bu korku imparatorluğunu yıkmamız gerekmektedir.
Kendisini ve çevreyi tanıma sürecinde ergen çocuklara “sınav korkusu” gibi saçma sapan psikolojik baskılara yol açmamak gerekir.
Çocukların eğitim dışında başka bir hayatları olduğunu keşfetmek emin olun biz büyükler içinde ferahlatıcı olacaktır. Çünkü çocuklarımızla onların ilgi ve yetenekleri konusunda yapabileceğimiz sohbetler aile içi iletişimlerimizin gelişmesine yol açacaktır.