Yıllarca insanlar dünya üzerinde oynayıp, duruyor.
Kimi oyuncaklarla oynuyor.
Kimi halk oyunu, halk dansları oynuyor.
Kimi gölgesiyle oynuyor.
Kimi de demokrasi ile, adalet ile oynuyor, kimi de yeşil yeşil dolarlarla oynuyor.
Kimi silahlarla oynuyor.
Kimisi insan hayatı ile oynuyor.
Kimi de dünyamızın geleceğiyle oynuyor.
Herkes bir oyun peşinde…
Oyun içinde oyunlar var aynı matruşka gibi…
Dünya kuruluşundan beri oyunlar bitmedi, bitmez…
Bu gidişle de biteceği yok…
Kimi insanlar oyunun bir parçası olduğunun farkında olmasalar da, kendilerine ayrılan alanda bütün hünerlerini göstererek, bazen de oyunun havasına kapılıp, bütün kibriyle oynamaya devam ediyorlar.
Oynanacak alan ve oyun sürelerinin bittiğinde özel ambalajlarında, özel kutularında yerlerini alıp, sahaya yeni oyuncuların sürüleceğini göremeden, bilemeden, kibirden taviz vermeden oyunun bir parçası olduğunu, kendine biçilen rolün hakkını vermeye devam ediyorlar.
Oyununa devam ederken yarım saat sonrasını, yarını veya kendisinden sonrasını hiç hesaba katan olmadı.
Oyunun büyülü akımında oynayıp, duruyor.
Oyunculardan bazılarına kıyafet bulmak çok da zor değil.
Verilen her elbiseyi gönül rahatlığıyla da giyebilirler.
Oyunculardan bazıları, ona verilen senaryoyu kendi kafasına göre şekillendirmeye çalışsa da, yönetmen azık serbestlik tanısa da, işlerin istediği gibi gitmediğini gören patron rolündeki yetkili, eline aldığı beyzbol sopasını gösterince, akrep kesilen oyuncuların da fazla naza çekmeden hizaya geldiğini, tiyatro izleyicileri görse de bazı seyirciler görmezden gelebilir.
Vatandaş olarak biz de Atatürk’ün “Sanatsız kalan toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü dikkate alıp, oynanan oyunları dikkatlice izlemeye devam ediyoruz.
Sadece biz seyretmiyoruz.
Oynanan oyunu dünya düzenini kontrol altına tutmakta olan güçler de seyretmekte…
Öyle seyretmekteler ki…
Nefeslerini tutarak, hiç ama hiçbir ses çıkarmayarak izlemekteler.
Azıcık ses çıkarsalar yaşayacakları zorlukları, başlarına gelecekleri bildikleri için sessizliği çok güzel oynuyorlar.
Haklıdan, mazlumdan yanaymış gibi karından konuşup duruyorlar.
Kısaca orada da tiyatro oynamaya devam ediyorlar.
Biz de “Dur bakalım ne olacak?” diyerek hem dış dünyayı hem de bizim üzerimize oynanan oyunları izliyoruz.
Bizimle pamuk yumağı gibi onayan iktidar da, çantada keklik gördüğü oylarımızı alabilmek için her seçim farklı oyunlar, farklı senaryoları yürürlüğe koyar. Oyumuzu aldıktan sonra sokakta zamlar arasında dımdızlak boğuşur vaziyette bırakır, sıcacık odalarında yediği önünde yemediği arkalarında, ziyafet masalarından bizleri seyrederek, bu durumumuza da şükür etmemizi telkin ederdi.
Bu yılı “Emekliler yılı” ilan ettiler.
Ufacık bir figüran rolünü de bize çok gördüler.
Şimdi onlar yazıp, onlar oynuyor, bizler seyrediyoruz.
Bildiğimiz yaklaşan sonucun büyük bir merakla gerçekleşmesini bekliyoruz.
Hepinize, hepimize, bütün dünyaya içimiz burkularak iyi seyirler.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü…
Bu günü biz her gün yeni yeni oyunları izleyerek kutluyoruz.
Tiyatrolar Gününü de, tiyatroya emek verenleri de kutluyorum.