Çarşamba’da öğretmenlik yaptığım yıllarda Ermeni soykırımı konusunda çok titiz davranırdım,öğrencilerim hatırlar.
“Soykırım mavalının” Çarşamba için ayrı bir önemi vardır.1983 yılında Belgrat yakınlarında Ermeni terör örgütü militanlarınca öldürülen büyük elçimiz GALİP BALKAR Çarşamba’lıdır ve Çarşambanın yetiştirdiği tek Diplomattır.
Derslerimde Ermeni soykırımı olayını anlatmaya “GALİP BALKAR’ı tanıyormusunuz?” sorusu ile başlardım.Amacım bu vatan uğruna şehit olmuş bir hemşehrimizi Çarşambanın çocuklarının hafızasına yerleştirmek ve bu çercevede Ermeni soykırım olayının gerçeklerini öğretmekti.
Bu konu müfredat dışı olduğundan çoğu kez müfettişlerden uyarı aldığımı da belirtmeliyim-Tüm ulusal sorunlarımızda olduğu gibi bu konuyu da halının altına süpürmek anlayışı hakimdir bizim milli eğitim müfredatında.
Ulusal sorunlarınızla yüzleşme cesareti gösteremezsiniz toplumsal hafızayı oluşturamazsınız, günün birinde ,-bir başkası olayın faturasını önümüze koyduğunda şaşkın ördek misali afalarız-
Çarşamba’da bu gün bir sokak anketi düzenleyin “Galip Balkar kimdir?” sorusu ile, alacağınız cevapla doğru orantılı olacaktır ERMENİ SOYKIRIM olayı,kimse kafasını kuma gömmesin hepimiz bu konuda suçluyuz.
Biz belkide bu konuda dönüşü olmayan ilk hatayı Boğazlıyan kaymakamı ALİ KEMAL’İ mütegallibeler dar ağacında sallandırırken sessiz kalmakla yaptık.
Boğazlıyan neresi?,ALİ KEMAL kimdir?. diyorsunuz değil mi?GÜNAYDIN dostlarım.
Yazılarımda ısrarla üzerinde durduğum TOPLUMSAL HAFIZA konusunun önemi bu vesile ile daha net ortaya çıktı.Tarihsel bir travma 100 yıl sonra karşımıza bir utanç faturası olarak çıktı….ve maalesef bu faturayı ödeyecek hiç bir ciddi çaba harcamadığımız için şimdi Devletin zirvesi meydanlarda mahalle muhtarları gibi Dünya kamuoyunun aldığı SOYKIRIM KARARLARINI ” Bir kulağımızdan girer,ötekinden çıkar” lafzı ile yanıtlıyor. Bu nasıl bir diplomatik yanıttır?
Çarşamba yetiştirdiği değerlerini kentimizin toplumsal belleğine yerleştirmelidir artık, sadece Çarşamba değil bu tüm ülkemiz için bir yurt görevi olarak kabul edilen bir anlayış olmalıdır.
Çarşamba hafızasını oluşturma konusunda oldukça geç kaldı bu konuda caddelerimize,ortak kültür değerlerimize bu toprakların yetiştirdiği insanların adlarını vererek bunu derhal hayata geçirmeliyiz. siz unutsanız bile tarih asla unutmuyor.
Tarih hamasetle yapılmaz, hamasetle de öğretilmez .Biz maalesef tarihimizin hep bu hamasi yönünü ön planda tutarak milli bir bilinç oluşturmaya çalıştık bu belkide tarihte yaşadığımız travmaların yarattığı aşağılık kompleksini gizlemenin telaşı idi.her türlü toplumsal sorunumuzla gerçeği gizlemeden yüzleşmek gerekirdi.Bakın;geldiğimiz noktada toplumsal hafızası olmayan kitleler “bu da nereden çıktı şimdi ” şaşkınlığı içerisinde.
Çocuklarımızın terbiyesinde de bu çok önemli bir pedogojik hareket noktası olmalıdır, çocuklarımız önce ailenin sorunları ile yüzleşerek terbiye edilmeli sonra okullarda ülke sorunlarını ve bunların neden ve çözümlerini öğrenmelidirler.biz aile sorunlarını da ülke sorunlarını da çocuklarımızdan gizlemeyi model almış bir terbiye sistemi kullanıyoruz.Sonuçta ülkemizin geleceği olan çocuklar en küçük bir sorunda bile panik yaşıyor çözüm üretemiyorlar, sorunlar çözülmedikçe toplumsal yaralar daha da derinleşmekte ,kronikleşmekte
Eğitim müfredatlarımıza “din eksenli dersleri koymakla,arapca Osmanlıca kısır tartışmaları yaratmakla kılık kıyafet hengameleri yaratarak oy eyyamcılığı yapmanın toplumumuzu getirdiği nokta burasıdır dostlarım ..DENİZ BİTTİ.
Şimdi meydanlarda ve satılmış medya organlarında kiralık sözde aydınlar yine bu sorunu sulandırıp hamasi söylemlerle örtmeye çalışacaklar, Dünya artık çok küçüldü bu tür eyyamcılıklar artık prim yapmıyor. daha ağır faturalarla karşılaşmamak için her türlü ama her türlü ulusal sorunumuzu toplumun her kesimi ile paylaşma cesaretini göstermemizin zamanıdır.
Dünya küresel bir ekonomik kriz yaşıyor belirli peryodlarla,ülkemiz politikacıları bu krizden etkilenmeyeceğimiz palavraları ile uyutuyor halkımızı, oysa gerçekleri önceden bilirsek önlemleri alıp kriz etkisinden en az zararla kurtulmak mümkündür.
Gerçeği prangalara vurup okyanusun derinliklerine gömsenizde prangalar süreç içersin de çürüyüp kırılacak ve gerçek günün birinde su yüzüne çıkacaktır.
Sorunlarımıza yol açan nedenleri gizlemeden tüm çıplaklığı ile öğrenmek çözüm üretmede ve sorunların yol açacağı hasarı en aza indirme konusunda önlem almamızı sağlayacaktır.
Yine bir seçim sath-ı mahaline girmek üzereyiz bir kaç gün sonra politikacılarımız EYYAMCI ve HAMASET dolu söylemlerle bangır bangır bağırarak dolaşmaya başlayacaklar meydanlarda,caddelerde.
İyi niyetinden, yurtseverliğinden,fedakarlılığından ve insancıllığından hiç bir zaman kuşkuya düşmediğim yurttaşlarım, hemşehrilerim.Lütfen artık bu gerçekler ışığında siyasal tercihlerimizi yapalım,artık hamaset ile içi kof yutturmacalar ile aldatılmaya dur diyelim ,zira sondan bir önceki duraktayız.
-c.biçer-