Yerel seçimlere bir yıl kaldı.
Ülkemizdeki ve Samsun’daki son beş yılın Belediye çalışmalarını gözden geçirirken, 2009 Yerel seçimler öncesinde CHP tarafından hazırlanan ve yerel yaşamın nasıl şekillendireceğinin anlatıldığı, “Yerel yaşam programını” hatırlıyorum.
“Yerel yaşam programı”, seçimler öncesinde, oy isteyeceğimiz halkımıza, yaşadıkları kentleri nasıl şekillendireceğimizin ipuçlarını veriyordu.
Yerel yaşam programı, çok beğendiğim ve çok anlamlı ve önemli bulduğum bir cümle ile başlıyordu.
“Yaşadığımız kentler, sadece belediye başkanlarının inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli yerlerdir” diyordu.
Bu cümlenin ne kadar önemli olduğunu bu gün daha iyi anlıyoruz.
* * *
Yerel yaşam programında önemli bulduğum ve paylaşılmasını çok istediğim üç ana başlıktan da bahsetmek istiyorum.
1. Başlık: Belediyelerimizde işi olan yurttaşlarımız, belediyelere geldiklerinde, güler yüz görecekler ve işlerini kolayca halledebileceklerdi.
Bunun nasıl yapılacağı ile ilgili, yerel yaşam programımızda detaylı bilgiler sıralanmıştı.
2. Başlık: Bu bölümde, belediyelerin rutin hizmetlerinin düzenlenmesi ve yaşama nasıl geçirileceği ile ilgili bilgiler yer alıyordu.
Belediye, yol yapar, kaldırım yapar, çöp toplar, park bahçe yapar, kültür hizmetleri Vb. hizmetleri yapar.
Bunların önceliklerinin belirlenmesiyle başlayan ve bu belirleme yapılırken, o kentte yaşayan insanların da görüşlerinin alınması detayları ile anlatılıyordu.
Bunların detaylandırılmasının sebebini de, “Yaşadığımız kentler sadece belediye başkanlarının inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemlidir” de ondan.
3. Başlık: Bu bölümde kimsenin dilinden düşürmediği, ancak uygulamada pek rağbet görmeyen, “Sosyal belediyecilik” meselesi ile ilgili çalışmaların neler olduğu ve bu kente yaşayanların, belediye çalışmalarına nasıl katılımlarının sağlanacağı anlatılıyordu.
* * *
Yerel yaşam programını, bu sütunda detaylı anlatma olanağım yok.
Yerel yaşam programında bulunan ve çok önemli bulduğum bir bölümden de bahsetmeden geçmek istemiyorum.
Programda çok önemli saydığım noktalardan birisi de, hazırlanan “Ahlak sözleşmesi” idi.
Bu sözleşme, belediyelerin girişlerine bir tablo gibi asılacak ve belediye başkanının, söz veriyorum diyerek imzaladığı bir sözleşme idi.
Bu sözleşmede,
– Belediye başkanının, kendisinin, birinci derece yakınlarının mal varlıklarının düzenli olarak, kent sakinleri ile paylaşacağı ile ilgili sözü vardı.
– Birçok madde içeren bu ahlak sözleşmesinden, çok ilginç bulduğum bir maddesini de sizinle paylaşmak durumundayım.
“Belediyenin akçeli işlerinin her yıl, Belediyenin bulunduğu il veya ilçenin Mali Müşavirler odasına denetlettirileceği ve bu denetleme sonuçlarının, belediye başkanına gösterilmeden, kentte yaşayanlar ile paylaşılacağı” sözü veriliyordu.
Birçok belediye başkanının istifa ettirildiği ve görevden alındığı ülkemde, yolsuzluklara meydan okuyan bu maddeyi önemsemek durumundayım.
* * *
Kentteki tüm yatırımlar, bu yatırımlara müdahil olmak isteyen halka rağmen, sivil toplum örgütlerine rağmen ve yapılacak yatırımların sakıncaları nedeni ile verilen mahkeme kararlarına rağmen, sadece belediye başkanı dediğimiz padişahlarca düzenlenmektedir.
Sosyal belediyecilik konuşulurken, mangalda kül bırakmayan yerel padişahlar ile bu konuyu tartışmak çok isterdim.
Ama bu tartışmaya sıcak bakmayacaklarını biliyorum.