Mekanların insanlar için anlamı kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Çünkü mekana yaşanmışlıklarımızı yükleriz. Yaşadıklarımızla anlam kazanır şehirler, evler, binalar, anıtlar… Benim için de öyle bir mekan Samsun. Çocukluğumun, gençliğimin, orta yaşlılığımın ve ona bağlanmışlığımın yazısı bu.
Her ne kadar kaçmaya çalışsamda kendini bana bağlayan neden sevdiğimi çoğu kez anlayamadığım ama bir türlü kendisinde kopamadığım Şehir Samsun. Beni istemeyen sevgili aşkım Samsun. Ben onu ne kadar sevsemde o beni sürekli kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Yinede aşığım ben o beni sevmeyen sevgilim Samsun’a.
Yaz tatillerinin gelmesini iple çeken her çocuk gibi bende çok mutluydum. Çünkü tatil demek anneaneme gitmek demekti. Çıkmaz sokaklardan oluşan renkli kişiliklerin ilginç mahallemden kopmak demekti. Reşadiye Mahallesi Samsun’un en eski mahallelerinden biriydi. İsmini Sultan Reşat döneminde alan mahalle Osmanlıdan beri mahalle kültürünü barındıran Samsun’un eski yerleşim yerlerinden biriydi. Kadınlar sokaklarda oturur ve dedikodu bol olurdu. Hala pek değişim göstermeyen güzel ve emekçi insanların mahallesiydi orası. Düğünlerde cenazelerde ortak yaşanır. Herkes birbrini tanırdı. Bakkal Salim Amca’dan alınan leblebi tozları ile geçen kış mevsimi bitince, baharın gelişini müjdeleyen 23 Nisan’da Samsun’un meydanından geçen kortejde yürüyüp, o meşhur İlkadım anıtı altında özelikle de bayramlarda çekilen fotoğraf karesini tamamladıysanız artık yaza hazırsınız demekti o yıllarda.
Eski Samsunluların Matosyon yeni ismiyle Atakum dedikleri yerde oturan anneanneme gitmek demekti yaz. Yaz aynı zamanda deniz demekti, Samsun Fuarın’da gezmek, bazen Bafra’ya dondurmaya yemeğe gitmek. Denizde yüzmek apartman komşuları ve çocukları ile DSİ ve Karayolları kamplarında oynamak demekti. O yüzden hiç bitmesindi yaz. Anneannem sürekli bir şeyler ekerdi bulduğu toprağa dut ağacından, şeftali ağacına , güllerden incir ağacına… Ben anlardım ki dutlarla başlar yazlar, incirlerle açılır okullar.
Yazların değişmeyen eğlencesi Samsun Fuarı… Temmuz ayı boyunca devam eden Fuara katılımcılar ve bölge illerinden gelen çok sayıda ziyaretçi sayesinde ticari açıdan durgun olan yaz aylarının, yılın en verimli ve hareketli devresi haline gelmesine, turistik yönünün öne çıkmasına ve sosyal yapısının olumlu bir şekilde gelişmesine etken olmuştur. Dönemin en ünlü sanatçıları yaz konserlerine Samsun Fuarına gelirdi. Açık hava düğünleri ellerinde balonlu çocuklar ve Bafra dondurması yiyen çocuklar. İçimi ferahlatan belkide denizen fuara gelen yosun kokuları…
Tütün kokar çocukluğumun Samsun’u, eskiden Gima olan otobüs durağının önünden geçerken çocukluğum tütün kokusu kaplardı etrafı. O yüzden Samsun’da yaşayan bir çok insanda fabrika ve tütün ikiliminden geçmiş etkilenmiştir. Sevgili Annem Halam tütün kokardı hep ama o tütün fabrikadan gelen emek demek. Samsunlu emekçi kadınlar fabrikada tütün sarardı. O yüzden Samsun’a has bir deyimdir belkide Tekel Kadını olmak ( Tekel Karısı kaba hali). Emektir Samsun. İşcinin kadının emeği çocukluğum. Selam olsun burdan tütün kokan kadın ellerine anneme ve halama.
Sıcak bir simittir çocukluğumun Samsun’u. Farkının ne olduğunu bilemediğim bir tadı var simitinin. O yüzden Samsun Simiti kadar pideside farklıdır. Milli bir görev gibi hala devam eder Pazar günü pide yaptırma görevi. Kapalı uzun olan pidenin iki ilçede yapımı daha mı değişktir bilmem ama Bafra ve Terme Pidesi olarakta adlandırılar. Çocukluğumdana kalan iki tad simit ve pide. Bu yüzden alışgelmiş lezzetlerden vazgeçmek zordur benim içim.
Zamanla değiştirse bile benim aklımda Çiftlik ve Mecidiye caddelerine alıştığım. Her karesine bin bir türlü anılarımı gömdüğüm. Modern Pazarından eve çıkan yokuşta nefesiğim kesildiği ama yine kendisine ait olduğumu kabullenmeyen sevgilim Samsun. Ama inan ben senin sevgilin olmak için doğdum Samsun. Çünkü doğum tarihim bile Ondokuzmayıs, Kurtuluşun ilk adımının atıldığı Atam’ın şehri Samsun. Senin sokaklarından geçtim. Tütün Kokularını çekerken içime çocukluğumda senle geçti, gençliğimde, orta yaşı devinirken ben artık kabul et aşkıma cevap vermeyen şehir…