Yazar: Zübeyde Seven Turan
Dil: Türkçe
“Keskin bir kılıçtır şiir
Kınından çıkmaya görsün!”
Hepimiz, susmanın o sakin limanında zaman zaman duraksarız. Bu susma hali kimi zaman bir isyan olarak dışa vururken, kimi zaman ılık bir meltem ya da engin bir deniz gibi derinleşir önümüzde…
Zübeyde Seven Turan’ın, şiir kitabı Susku’da işte böyle dostlar!…
Bu kitap bana yudum yudum şiir içtiğimiz bir günün sonunda kendisinden hediye edildi.
Uzun zamandır yaptığım bir okuma geleneğim var; eğer okuduğum kitap, bir şiir kitabıysa rastgele bir sayfa açar, ilk onu okurum.
Evet yine ilk olarak rastgele bir sayfa açtım:
“… Bahar yatılı gelse dört duvarın içinde
Gülmenin ardındaki sakladığı acıdan
Ağustos böceğini duymuyor annem
Rastlantıyla sönse de Edison’un ışığı
Salavat getiriyor yaradandan sanarak
Babam daha ölçülü suya çizmez adını
Paniği yele salar, doğanın saçlarına
Geçmişin gölgesinde sakladığı sevginin
Toz eker gözlerine anıların külünden …”
Sonra bir tane daha açtım ve bir tane daha!…
Beğendiğim kitapları hemen okuyup rafa koy(a)mam, gözümün önünde dursun, gün gün damlasın isterim ve kitap hemen bitmesin diye her gün sadece üç tane şiir okuma kararı aldım.
Kitap bugün bitti.
İmgeler hem çok sağlam, hem çok yalın geldi. Bu bir başarıdır aslında, şiirin yormayanı ama içinde kendi gizini süreni güzeldir. Kitap biçim olarak serbest şiir tarzında yazılmış olsa da kitapta her şiirin kendine has ayrı bir melodisi var.
Yazarın iç derinliğinin kapılarını araladığı, eksik çocukluğuna, acılarına, aşklarına ve özlemlerine okuru taşırken; dönemin sancılarını, kadın kimliğini, toplumsal sorumluluğu yazar asla unutmamış. Kitap her ne kadar kişisel suskunun vücut bulmuş hali (iç döküm) gibi okunsada toplumsal ruh halinin kişisel dünyasına sızdığı, bir dönem şairinin kadın imzası gizli…
Kendisi de zaten kitabın başında not düşmüş: “Bu kitabı öncelikle Anamın, …ağuyu bal eyleyen, usunun buyruğuna uyan ve acıdan barış damıtan tüm kadınlara adıyorum.”
“Doğduğumda bayram yapılanlardan değilim ben.
Kız gelmişleyin yas tutulanlardan.
Leyli bebeklerden değil,
Toprağa belenenlerden.
Kimi ısıtılmış toprağa…
Arada aferinler alsam da;
Başı okşanmamışlardan.
Çok bayramlar görüp de
Bayramlık giymemişlerden
Kimi yüzünü yüreğine gizleyen,
Kimi çekingesiz savaşanlardan.
Güneşle günebakan,
Akşamsefasıyım geceleri…
Kanatlanmış turnayım gökyüzünde,
Sıla özlemi yüklü…
Dağlarımın sisli havasında,
Gözlerime ininceyedek akşamlar,
Özgürlüğünü taşıyanım.
Dokuz köyden kovulup
Erdem uğruna onuncu köy arayanlardan…
Şimdilerde sızlasa da şuram buram
Ben Anadolu kokuyorum
Anadolu kokuyorum, buram buram…”
Hangi dönmede olursa olsun kadın kimliği bir toplum için en belirleyici unsurdur. Kadınlar hayata silik başladığı için, çocukların masalları bir bilinmezliğe dönüşür. Yazar bunu yaşayarak o kadar iyi öğrenmiştir ki kitabına adını veren ‘Susku’ diye bir şiir yazıp, oraya şu mısrayı düşmüştür: “Bir suskuydu tarihin yüreğinde
Çocukların belleğindeki masallar.”
Başka şiirlerinde ise:
“Rüzgârdan öğrendi çocuk ıslık çalmayı”
“Bilmem ki hangi dilden konuşsak baba”
“Çocukluğuma düşüyorum sıkça”
” Çocukluğa öykünürdü uçurtmam”
“Hüzün sokaklarında yalınayak
Gülümseyen çocuklara dön yüzünü”
“Ömür törpüsü çocukluğum”
“Çocuk omuzlarımızda ölüm ağırlığı”
“Çocuk kırılmış
Çağın armağanı kime”
Demiş ve eklemiş…
“Umut ilmik atıyordu yeniden.”
“Hızla gerindi tohum”
“Kuruyan dalların umarıdır aşk
Acıların üstünü örterken kum
Doğanın esrikliğine susku duralım
Bütün kederlerden arınmış
Öfkeleri yıkamış omuzlarından
Yorgun rüzgârlara sığınarak
Irmaklar akıtalım içimizde.
Isıtmasa da kış güneşi
Işıtır unutma;
Seni seviyorum hala!…”
Zühre Meryem Kaya
2019 (Günce)
Zübeyde Seven Turan’ın ‘SUSKU’ isimli kitap analizi…