Ressam Özcan Kandemir ile “Resim” sanatı üzerine, güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Yeri geldi Picasso’yu andık, yeri geldi sanatla sistem eleştirisi yaptık. Keyifli okumalar.
– Öncelikle röportaj için çok teşekkür ediyoruz. Bize kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Ben teşekkür ederim. 1977 Rize Pazar doğumluyum.İlkokulu doğduğum köyde (Noxlapsu), ortaokulu Pazar’da tamamladıktan sonra,1994’te Trabzon Fatih Lisesi, 2002’ de KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliğinden mezun oldum.
Aynı yıl Gaziantep’ te öğretmenlik mesleğine başladım. 2004’te yüksek lisans eğitimimden dolayı Samsun’a yerleştim.
[vc_single_image image=”3183″ img_size=”full” alignment=”center” onclick=”link_image”][vc_text_separator title=”Özcan Kandemir”]
2007 yılında yüksek lisans programını bitirdikten sonra da bu şehirde yaşamaya devam ediyorum.
Başta Ankara, İstanbul olmak üzere Anadolu’nun birçok şehrinde 18 kişisel, 60 civarında karma sergiye ve sanat fuarlarına katıldım. Bir boşluk bulup 2014 yılında evlendim. Ellerimden boya eksik olmuyor anlayacağınız ve de evimin, atölyemin duvarlarından. Tabi bunun sebebi sadece ben değilim. Eşimin ve oğlumun da katkısı var tabi. Eşimin iyi bir ressam olduğunu söylemek isterim. Oğlum Deniz’de şu anda karalama evresinde.
[vc_column][vc_single_image image=”3163″ img_size=”full” alignment=”center” onclick=”link_image”][/vc_column][vc_text_separator title=”© Özcan Kandemir”]
– Resim sanatına nasıl başladınız, sizi teşvik eden birileri oldu mu?
Çok geç başladım diyebilirim. Aslın da ortaokul yıllarında yaptığım çizimlerden bir kaçını hatırlıyorum, galiba çok kötü işler yapıyordum ki bir destek göremedim. Hatta bazı resimlerimi ağabeyim yapardı. Ajandasına çizerdi ve ben etkilenirdim. Şimdilerde o resimlerin çok iyi resimler olamdığının farkına varıyorum. Şaka bir yana o çizimler beni etkilemiştir. Lise yıllarında resim dersimiz yoktu. Kredili sistemin ilk mağdurlarındanım. 19 yaşında üniversitede farklı bir bölümde okurken bir dersten kovulmam ve kantinde çizdiğim iki portre bu yolun başlangıcıdır diyebilirim..
“Picasso’ nun dediği gibi ; Aramıyorum buluyorum.”
– Sanatla ilgili düşünceleriniz ve eserleriniz hakkında neler söylersiniz?
Yaşamımın kendisidir resimlerim. Belki birçok insan yaşamının..Sonuçta benzer adımlarla yürüyor, aynı havayı soluyoruz. Benzer hikayeler dinliyoruz çocukluğumuzdan bu yana. Sevinçlerimiz de üzüntülerimiz de benzer. Sorunlarımız, kaygılarımız, mutluluklarımız, savaşlarımız…Bu benzerliklerin yanında her insanın hikayesinde kendine özgü bir yan mutlaka vardır. İşte bu yanımızı ortaya koymak, onu tınlatmak, boyamak, çizmek, yontmak ..vs sanatın o uçsuz bucaksız yoluna sokuyor insanı.
Picasso’ nun dediği gibi ; Aramıyorum buluyorum.İşte bütün mesele bu. Bulacağınız şey sizden başkası değil. Kendini aramak, dolayısıyla insanı tanımak ve insanla birlikte bütün evreni tanımak. Özgünlük buradadır. Farklılık insanın kendinde saklıdır. Onu oradan çıkarıp estetik bir biçime büründürmekle sanat eseri ortaya çıkıyor. Bunu başarabilenleri de sanatçı diye tanımlıyoruz.
[vc_gallery type=”image_grid” images=”3161,3164″ img_size=”320×200″]
‘’Başı Sonun içinde’’
Ana rahmine düştüğü an başlangıcıdır insanın. Yaşam alanı oluşur kendiliğinden. Anne yürür cenin yürür. Anne sırtında yük taşır cenin ağırlığını hisseder. Anne yağmurunda ıslanır cenin üşür. Böyle başlar sınırlı zaman! Yerçekimine karşı duruşun da bir sonu vardır. Düşülür sonunda. Büyür büyür …..ölür. Yürünen ilk yol, hissedilen ilk ağırlık, ilk titreme, ilk ses oturur en içe, sona kadar.. Sorunuzun cevabı yıllar önce yazdığım bu başlangıçlarda saklı. Süreç içerisinde değişken bir serüven yaşasanız da o yerin çekimi sizi sarmalamış oluyor.
Resimlerim ağırlıkla figüratif soyutlamalardan oluşuyor. Fakat kendimi buna şartlandırmadım hiçbir zaman. Deneysel çalışmalarım da oldu. Akademik eğitim almışsanız eğer, sıyrılmanız gereken şeyler olacaktır. Bunun için de çok çalışmanız ve denemeniz gerekiyor.
Bütünsel bir yaklaşımı ön planda tuttum hep. Figürler veya nesneler resmimin bir elemanıdır. Aslolan kadrajımdaki düzendir. Bu düzenin içine koyacağım her ne ise, bu düzenle ayrık değildir. Bir çeşit birbirini bağlama , örtüşme durumu vardır. İzleyiciyi resme katmak istedim hep. Sorular sorup cevaplar arasın istedim.
Herhangi bir şeyin resmini yapmıyorum aslında. Resmimin içerisinde bir şeyler var sadece. Bu da sizin başlangıcınızdan bugüne süre gelen herşeydir. Sizin algı süzgecinizden geçen herşey. Ve gelecekle ilgili öngörüleriniz. Duygu, özgünlük ve özgürlük.. Yaratıcılık sürecini böyle özetlemek en doğrusu.
[vc_column][vc_single_image image=”3165″ img_size=”full” alignment=”center” onclick=”link_image”][/vc_column][vc_text_separator title=”© Özcan Kandemir”]
– Türkiye’ de sanatın bulunduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soru kısa cümlelerle ifade edilecek gibi değil. Ama kısaca söylemek gerekirse, yeterince malzeme ve yaratıcı beyinler, ruhlar var. Bunun yanında şekil-zemin ilişkisinde ciddi sorunlar da var. Ve bu sorunlar gittikçe artan bir ivmeyle devam ediyor. Sanat eğitiminden, sanata verilen değerden bahsetmeye gerek yok sanırım. Yukarıdan aşağıya bakış açısı ortada maalesef.
“Umudumuzu yitirmeyeceğiz…”
– Eğitimcisiniz ayrıca, sanat eğitimiyle ilgili düşünceleriniz nedir?
Az önce dediğim gibi yukarıdan aşağıya bakış açısı sorunu hep vardı, şimdilerde daha üst seviyelerde. Orta öğretimdeki gençlerimiz ortalama kaç ressam heykeltraş tanıyorlar! Bu onların eksiklikleri mi, bence hayır. Sanata verilen önemin ve sistemsel sorunların da bir sonucudur bu durum. Sınavlar, beklentiler ..vs . Basitçe sanatı ‘’güzeli aramak’’ olarak tanımladığımızda, çocuklarımızın, gençlerimizin ve bütün insanlığın sanata ne kadar da ihtiyaç duyduğunu görmek zor değil. Güzeli ve çirkini öğretmek gerekiyor. Bunun yolu da kesinlikle sanattan geçmektedir. Sanat güzelleştirir, insanı da evreni de..Tost yeyip test çözen bir nesil yetiştiriyoruz yıllardır. Sonuçlarını da yaşıyoruz. Umudumuzu yitirmeyeceğiz tabi , bu önemli.
[vc_gallery type=”image_grid” images=”3168,3167″ img_size=”320×200″]
– Neden resim?
Aslında resim değil sadece. Diğer sanat disiplinlerine de hep ilgi duydum. Özellikle sinema ve müzik. Sanata bir yerden bulaşmışsanız bu disiplinlerden kopuk yaşayamazsınız.
İyi bir insan olmak , kötüleşmemek için resim yaptım ve de yapıyorum. Beni alıkoyuyor kötü olandan. Ne kadar alıkoyduğu tartışılır belki ama azımsanmayacak kadar olduğu kesin.
Sizin serüveninizden, algı süzgecinizden geçip estetik bir biçime bürünen eserleri insanlarla paylaşıyorsunuz. Onlarla farklı bir bağ kuruyorsunuz. Çıkarsız bir haz bu , daha ötesi yok.
– Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Sanatsız kalmasınlar. Çocuklarını da sanatsız bırakmasınlar. Sağlıklı bireyler ancak böyle yetişecektir. Yakmayan , Kirletmeyen, doğayı seven, ezmeyen, eşitlikçi, hakkaniyetle, sosyal, barışçıl, eleştirel düşünebilen bireyler yetişecektir sanatla. Özlem duyduğumuz nesiller yetişecektir.
– Çok teşekkür ediyoruz. Umarız sanat her insana fazlasıyla bulaşır.
Ben teşekkür ederim. Umarım.
[vc_column][vc_gallery type=”image_grid” images=”3174,3173,3172,3171,3170,3169″ img_size=”200×150″][/vc_column]