Karadeniz’in sarp dağlarının, kuş uçmaz kervan geçmez bir doruğuna yapılan cami fotoğrafı paylaşılınca, sosyal medyada olumlu olumsuz çeşitli değerlendirmelere, yorumlara konu oldu.
Ben de paylaşınca bir arkadaşım, “Bir köyün içinde olmadığı gibi, yakın çevresinde bir tek ev bile yok. Böyle bir yere cami yapmanın ne anlamı var?” diye sormuş.
Sanırım sorusunun yanıtını da aslında biliyor. Ama, açıkça yazsa ağır mahalle baskısı görmekten çekiniyor olmalı.
Bari ben yanıtlayayım sorusunu diye düşünmekten kendimi alamadım. Çünkü, hem o cami, hem de Ayasofya dahil tüm camiler çok anlama geliyor. Örn,
1. Allah varmış da, yapan/yaptıranların ona herkesten daha çok ulaşmak, tapınmak yarışında birinci görünmelerinin önemli simgesidir.
2. Cahil ve yarı cahil halkın gözünde, suret-i haktan görünüp her türlü alçaklık, sömürücülük, tacizcilik, tecavüzcülük, yalancılık, iki yüzlülük gibi boktan niteliklerini gözden kaçırma örtüsüdür.
3. Beslenme, barınma, giyinme, eğitim, sağlık, bilim, kültür ve sanat gibi asıl yaşamsal gereksinmeler, tapınmaktan daha önemsiz, olmazsa da olmayabilirler, öte dünyada yoksunlukları fazlasıyla giderilecek avuntusuyla uğruna örgütlenilecek, mücadele edilecek şeyler olmaktan uzaklaştırma işlevi görüyor.
4. Sözde Allah’a yakınlaşacağım, sevabını/takdirini kazanıp öte dünyada ödüllerini kazanacağım diye kendisini, eşini ve çocuklarını bile ikinci plana atıp onlar için mücadele etmeye ve risklerini göze almaya değmez aptallığına/sorumsuzluğuna düşürüyor.
5. Yoksullaşmanın, sömürü düzeninin sonucu olan sınıfsal bir sorun olduğu gerçeğinin gizlenip Allah’ın takdiri bir “kader” olduğuna inanılmasını kolaylaştırıyor.
Görüldüğü gibi çok anlam yüklü.
Müslüman dünyasının ve ülkemizin bulunduğu gelişme düzeyleri de bu anlamların apaçık göstergesidir…