Bu gün 365 günden sadece biri.
Aynen 7 Mart ve öncesindeki gibi sıradan bir gün.
8 Mart öyle miydi?
Elbette değildi. Çok önemli bir gün!
Ağalar, beyler, etkili ve etkili görevde bulunanlar “Lütufta bulunmuşlar” kadınlara bir gün, özel bir gün bahşetmişler!
Onun için eline mikrofon alan herkes olabildiğince atıp tutar.
Kadınların önemini anlatır.
Kadınların korunması gerektiği,
Kadınsız bir dünya düşünülemeyeceğini,
Kadınların baş tacı edilmesi gerektiği,
Kadınların özelliklerini, güzelliklerini, yeteneklerini, vazgeçilmez olduklarını anlatırlar.
Öve öve de bitiremezler!
Ama daha bir ya da birkaç gün önce,
Yarın veya birkaç gün sonra yaşayarak göreceğiz ki ;
“Aynı tas, aynı hamam”
Değişen bir şey olmamış!
Değişmez!
Hiç bir dava “KADIN ELİ DEĞMEDEN” düzelmez.
Hiçbir başarı “kadının desteğini almadan, kadına rağmen” gerçekleşmiş değildir.
Değişim kadınla başlar.
Beşiği sallayan kadınlar isteseler dünyayı da sallar.
Yeter ki kadınlar istesinler.
Onun için kadınlarımız çok sabırlıdır.
Sadece senede bir gün ile yetinip, yılın geri kalan günlerinin geçmesini bekler.
Çok tutumludurlar.
Sadece “bir günün hazzı” ile bir yıl yetinirler.
Ailesinin yıllarca yaptığı telkinlerle “ çocuk ve koca bakıcısı” olarak yetişir.
Yapılan yönlendirilmelerin etkileri ile evlendiğinde bunları uygulamaya başlar.
Anadır;
Çocuğu bakacak,
Kocasına bakacak,
Evini çekip çevirecek,
Bunun yanında da işe gidip çalışacak.
Evde yaptığı işler çalışmadan sayılmaz.
Günümüz koşullarında her ne kadar” kadının yeri evidir “ denilse de,
Kadın, yaşamın her alanında yerini almaktadır.
Bazen cinsel taciz edilir.
Bazen düşük ücrete mahkum edilir.
Bazen işinde, yolda, evinde şiddete maruz kalır!
Bütün engellemelere karşın kadın,
Çalışma yaşamındaki bütün zorlukları aşabilmek için didinip durur.
Bu durumda ailesini bile yanında bulamadığı zamanlar çoktur.
Sanki dünyaya eziyet çekmek için gelmiş gibi olur.
Maruz kaldığı türlü engellere de tek başına, olabildiğince başarılı bir şekilde karşı koyar.
Hiçbir gücün ona, istemediği bir şeyi kabul ettiremeyeceği gibi,
El attığı işi başarıya ulaştırmak için bütün kaynaklarını da sonuna kadar kullanır.
Her alanda başarılarına başarılar katmasına karşın,
Direnci, uysallığı, sabrı bir türlü bitmez.
Hakları engellenir susar,
Hakkında kararlar alınırken ona sorulmaz, susar.
Konuşturulmaz, susar.
Yemesine, giyinmesine, yürümesine, gülmesine karışılır. Susar.
“ağlamasının sınırsız özgürlüğünü “ ona yaşatanlara hesap sorması için tek başınadır. Yalnızdır.
Hemcinsleri bile çoğu zaman yanında değildir.
“Senede bir gün” el üstünde tutulur, övülür.
Yılın diğer günlerinde…
Onu, yanımızdan, yakınımızda olanlardan hepimiz biliyoruz!
Yurdumun bütün kadınları,
Dünyada “medeni” denilen ülkelerden önce Atatürk’ün “Türk Kadınına “ verdiği haklarına sahip çıkmalı.
Kendisini köleleştirmek isteyenlere de olanca gücüyle karşı koymalıdır.
Bedenini korumalı,
Sağlığını korumalı,
Haklarını korumalı.
Bir gün değil, her gün onların olmalı.
Bu tiyatro, bu oyun bitmeli.
Atatürk’ün işaret ettiği
”Yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde”
Yerini almak için Kadın, kendi haklarına sahip çıkmalı.