Eğitim insanların daha iyi, daha güzel, daha konforlu bir yaşam sürdürmesi için gerekli bilgi beceri ve çalışmaları kazandırmak için olmalı.
Ama günümüzde insanların da en büyük düşmanı cehalet olması gerekirken yine kendisidir.
Bir gün yurtdışında hayvanat bahçesini öğrencilerimizle gezerken grup başkanı öğretmenimiz hepimizi bir köşeyi dönmeden durdurup, son uyarıyı,son ikazını yaptı.
– Aman sessiz olun.
Bir yanlışlık yapmayın.
Biraz sonra göreceğiniz dünyanın en tehlikeli hayvanıdır.
Sakın kızdırmayın, ürkütmeyin.
Sadece burada değil, nerede görürseniz orada da dikkatli olun.
Dünya ne çekiyorsa birazdan göreceğiniz o tehlikeli hayvan yüzündendir.
Aman haa!
Derken köşeyi dönüyorsunuz.
Karşınızda büyük bir ayna.
Herkes kendi görüntüsünü aynada görüyor.
Sonuç olarak insan aklını, mantığını doğru düzgün kullanmazsa ortaya çıkabilecek yaratık dünyanın en vahşi yaratığı değil mi?
Amerika’da yerli halkın, kızıl derililerin uğradığı soyunu kurutma hareketi insanın insana zulmü değil mi?
Japonya’ya atılan binlerce canı bir anda yok eden bombalar en iyi eğitimlilerin ürettiği bombalar değil mi?
Hitler döneminde Almanya’da insanların katledilmesi için yapılan gaz odalarını en iyi yetişmiş mühendisler yapmadı mı?
Vietnam halkına uygulanan katliamların nasıl bir insanca açıklaması olabilir?
Kıbrıs’ta hava saldırısında düşen pilotumuz Cengiz Topel yere sağ olarak inmeyi başarıyor.
Sağ olarak tutsak ediliyor.
Sorgulama sırasında kollarının kasları matkap ile delik deşik ediliyor.
Kafasına çiviler çakılıyor…
Daha nice işkencelerden geçirilip şehit ediliyor.
Onu yapanlar da aynı türden canlılar değil mi?
Önüne serilen tüm maddi imkanlara rağmen bir türlü Türk ve Türkiye düşmanı yapılamayan Ermeni kökenli Türkiye sevdalısı Hrant Dink de İstiklal caddesinde kurşunların hedefi oluyor.
Onu da yapan ve yaptıranlar da aynı türden yaratıklar değil mi?
Doğuda 40 yıldır süregelen iç çatışmalarda binlerce insanımızı kayıp ettik.
Kimlere maşalık ettiler?
Neden?
Din uğruna “Allah Allah” diyerek kesilen, doğranan insanları katledenler de aynı türden yaratıklar değil mi?
Ya domuz bağıyla bağlanan, kamyonetin arkasında buzdolabı kutularında şehirlerarası nakledilerek çırpınarak ölümlerine sebep olunan insanlar…
Hangi adlarla, hangi harflerle anılırsa anılsın din uğruna insanların insanlara yaptıkları zulümlerin hangi tarafı savunulabilir?
Dünyaca tanınmış gazetecilerimiz mermi ile bomba ile katledildiler.
Katledilmelerini haklı gösterebilecek hangi nedenler olabilir ki…
Mesleğinin zirvesindeki insanları yetiştirebilmek o kadar kolay mı?
Ya da halkın sağlığı, huzuru ve mutluluğunu amaç edinerek çalışırken katledilen profesörler, bilim adamları, öğretmenler ve de hak aramak için toplanan sivil halk…
Hangi gerekçe onların katledilmesini haklı gösterebilir.
Ama yok etmek için bir bomba, birkaç kurşun yetiyor.
Geriye, yürekli yiğitlere bir keskin kalem bir kırık gözlük hatıra bırakıyor…
Kelimelerle anlatabilecekleri bir şeyleri olmayanlar, toplumu uyandıran insanların ortadan kaldırılmasını istiyor.
Amaçları aynı…
Hak, hukuk, adalet askıya alınsın…
Sömürü düzeni devam etsin!
“Ancak Bu böyle gitmez.
Sömürü devam etmez.
Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde.
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından.
Yurdumun mutlu günleri… mutlak gelen gündedir”