Televizyon karşısına oturdum sokak röportajlarını izliyorum…
Kadın kendine uzatılan mikrofona öyle şeyler söylüyor ki işte diyorsun
halk bu kadar sıkıntıda yaşarken bu defa iktidara direkt kırmızı kart
çıkaracak.. Kadın mutfaktaki yangından söz ediyor işsizlikten söz ediyor
pazara gidip boş fileyle eve döndüğünden söz
ediyor…sunucu sormasa da olur diyorsun…”teyze kime oy vereceksin”
diye soruyor… “Bunlar ülkeyi mahvetti oyumu AKP’ye vereceğim”
diyor…Yazımın başlığı işte bu durumun yanıtı “nasıl yani…”
Hani ekrana çıkıp da sürekli iktidarda oldukları halde muhalefetteymiş gibi konuşuyorlar ya bunun toplumda demek ki karşılığı varmış…”nasıl yani.. “
Tam da burada medyanın önemi ortaya çıkıyor…
Halkın doğru habere ulaşma görevi ile kendini konumlandırmış medya ne
yazık ki giderek küçülmekte ve sürekli baskı ve cezalandırmalar ile
yılgınlığa itilmek istenmektedir…
Ekonomik göstergelerin bu kadar açık ortada durmasına rağmen krizin atlatıldığı ve bahar aylarında şahlanışa geçileceği yalanları yandaş ve yandaşlaşma yarışında sınır tanımayan merkez medya tarafından sürekli manşetlere taşınarak algı operasyonu yürütülüyor..bu operasyonun başarılı olduğu “nasıl yani” dediğimiz teyzenin yanıtıyla da ortaya çıkıyor…”nasıl yani..”
Hitler Almanyası’nda Goebbels medyasının halkı nasıl yanlış yönlendirdiğine dair anlatılan anekdotun tam da sırasıdır…
Ruslar müthiş bir direnişle Hitler ordusunu yenilgiye uğratır ve Berlin
düşer…Alman gazeteleri bu yenilgiyi yazmak yerine Hitler ordusu
üzerine övgüler yazmaya devam eder…Almanlar yenilgi sonrası savaş
meydanından kaçmak zorunda askerleri linç etmeye çalışır
çünkü Goebbels medyası “yalanı ne kadar büyük ve ne kadar çok söylersen
o kadar inandırıcı olur” deneyiminden hareketle dört koldan öyle çok
yalan haber yapmış ve yalanı o kadar çok tekrarlamış ki Alman halkı
çöküşü bir zafermiş gibi algılamak zorunda kalmış…benzetmek
gibi olmasın ama “nasıl yani…”
Ekonomik olarak bu kadar ağır sorunlarla boğuşurken ve bu
sorunlar toplumda orta tabakayı yok edip ülkeyi çok zenginler ve çok
yoksullar olarak ikiye bölmüşken elbette yılgınlığa düşüp teslim
olmayacağız…
Kendisini kimin yoksullaştırdığını bilmeyip yoksullaştırana kızan ama
gene de bu yoksulluğu örgütleyene oyunu vereceğini söyleyen o kadar çok
insan var ki bu ülkede işte biz o insanlara ayna tutmak zorundayız…
Gücümüzü bölmeden birbirimizi örselemeden hiç kimseyi ötekileştirmeden ve asla bilgi eksiklikleri ile alay etmeden inatla ve ısrarla bilgi sahibi olduğumuz her konuda toplumun medya sarhoşu olmuş insanlarını uyandırmanın çabasıyla geleceği inşa edebiliriz….
Zor ama imkansız değil…
Mart’ın sonu baharsa…bahar yeniden uyanışsa çalın davulları bu kör düzen yıkılacak yıkılmak zorunda çalın davulları duymayan kalmasın…
Demokrasi… Adil paylaşım ve adil yönetim için acil demokrasi…
Yazdıklarım anlaşılmadı diyenlere yanıtım… “Nasıl Yani…!!!”
NASIL YANİ DOSTUM!.. TEŞEKKÜRLER, BAŞARILAR DİLİYORUM.