Ülkemizde, sorunlar ağırlaştıkça, çekilen acılar arttıkça, bir suç örgütüymüşcesine işgören iktidardan olağan yollardan kurtulma umudu azaldıkça, “Bu halk bu iktidar kadar alçak, namussuz, ahlâksız. Koyun. Hatta koyundan da beter. Bırak ezilsinler. Ne halleri varsa görsünler. Yeter. Uyandırmak için ömrümüzü harcadık. Yeter bee…!” sesleri artıyor son günlerde.
Üstelik Suriye, Libya maceracılığı da açık yanlışlığına karşın halktan yeterli tepki görmeyince bu tür suçlamalar daha da yükseliyor.
Bu tepkiler, tümden haksız sayılamaz elbet.
Ancak toptancı bir karalama, aşağılama da gerçekçi değildir.
Bu halkın azınlığıdır bu anlatılanlar.
Ama, iktidar gücünü arkasında hisseden, cemaatler, tarikatlar ve onların desteğindeki dernek, vakıf ve siyasal partilerde örgütlenmiş, yandaş bürokrasinin kayırmacılığında işe, krediye vb. olanaklara kolay ulaşabilenler ve onların yakınlarıdır.
Halkin büyuk çoğunluğu, 1950’den bu yana sağ iktidarlarca ve iki darbeyle ezilip süründürülmüş, iskencelerden geçirilmiş, örgütleri yozlaştırılıp saptırılmış, korkutululup onurları zedelenmişler ve yakınlarından oluşmaktadır.
Bir de iletişim kuşatması altına alınmış, yalan yanlış ve hurafelerle koşullandırılmaktadır.
Namussuzca kumpaslarla işleyen sözde demokrasiyi ve seçimleri de eklerseniz halk ne halt etsin ki…
Bu gerçekliği gözönüne alarak, sağduyulu, soğukkanlı, sabırlı bir birlik ve dayanışma süreci yaratmak için sağlam örgütlenmeler başarılmalıdır.
Var olan yurtsever, cumhuriyetçi, laik, demokratik her tür örgütler, ister demokratik kitle örgütü, ister sendika, ister siyasal parti olsunlar, bir “Cumhuriyetci Demokrasi İttifakı /Cephesinde buluşturulmalıdır.
O zaman hak da yeniden özgüven kazanacak ve bir yeniden ulusal kurtuluş savaşımının katılım ve destekçisi olacaktır.
Başka çıkış yok.