Ağzı Olan Konuşuyor

Halil Boz
3 dakika

Evet zaten ağzı olan konuşacak.
Ağız da zaten konuşmak için var değil mi?
Yakından bildiğimiz olayları herkes hemen kendine göre yorumluyor.
Kendi aklına, varsa; kendi çıkarına,
Burada dikkat edilmesi gereken kişinin yaptığı yorum değil de,
Yorumun ne derece doğruyu anlattığı olmalı, değil mi?
Hele de bu konu, ülke çıkarına yapılan bir iş ile ilgili ise, daha da önem arz etmesi gayet doğal değil midir?
Tarihin yüz yıl kadar eski zamanına geri gidersek…
Çatımızda kullandığımız basit kiremitlerin bile yabancı Marsilya malı olduğunu görür, biliriz.
Yaşı biraz olgunluk çağında olanlar, dedelerinden dinleme şansına sahip olanlar kiremitlerin Marsilya’dan gemilerle getirildiğini dinlemiştir.
O zamanlardan… bir toplu iğne bile yapamayan bir ülkeden; portakal, mandalina satarak fabrikalar kuran ülke durumuna geldik.
Daha sonraları traktör, denizaltı, gemi ,uçak,traktör gibi sanayi malları üreten duruma geldik.
Üç merkezimizde elektrik varken, ülkemizin hemen her yerinde elektriksiz ev kalmayan bir ülke konumuna geldik.
Öyle ki; uçak yaptık.
Dünyada uçak yapan beş ülkeden biri idik.
Yaptığımız uçakları başka ülkelere bile sattığımız oldu.
Bugün bu uçakları müzesinde sergileyen devlet bile var.
Türk çiftçisi için, Türk traktör fabrikasını kurduk.
Çitçilerimiz modern araçlarla üretime devam etmeye başladılar.
Yerli otomobilimizi 128 günde kendi mühendislerimizle yaptık.
Ulusal çıkarlarımız için hiçbir güçten korkmadan, kendi çıkarlarımızı korumak için Kıbrıs’a çıkarma yapınca ambargo ile karşılaştık.
Dost sandığımız ülkeler, silah ve cephane bile vermediler.
ASELSAN’ı kurarak kendimize yeterli silahı ve mühimmatı üretmeye başladık.
Elektrikli eşyalar, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, tv leri yurt içinde ürettik.
Demiryolları yapıldı. Trenler yapıldı.
Şeker fabrikaları, kağıt fabrikaları,
Demir-çelik fabrikaları…
Bütün bunlara cumhuriyetle birlikte kavuşmaya başladık. Dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdik.
EEE… Bütün bunların temelini atanlar düşmanı yurdumuzdan kovanlardı.
Onlar, yokluğun, yoksulluğun,
Hele de eğitimsizliğin, cahilliğin ne kadar zor olduğunu,
Ne kadar acımasız olduğunu bilen, gören, yaşayan,
İliklerine kadar hisseden insanlardı.
Onlar oturdukları sıcak köşkten, hizmetçiler arasından,
Halkın paralarıyla doldurulan hazinenin penceresinden halka bakan insanlar değildi.
Her türlü yokluğu en derin yaşayan halkla birlikte, yokluğu, yoksulluğu kendileri de yaşayanlardı.
Halka hiçbir zaman yalan söylemediler.
Halka yalan söylemeyi ağır bir suç kabul ettiler.
Aradan yıllar geçti …
Ortaya sahte diplomalar, sahte diplomalılar,
Devlet adamları görünümünde “sahte“ olduklarından şüphe ettiğimiz kişiler çıktı.
Bu kişilerden bazıları bütün bu gerçekleri görmeyip, göremeyip,
Halkı kandırma yoluna gittiler.
Kimi bu memlekette bardak bile yoktu,
Kimi fırın, elektrik, yol, hava alanı yoktu,
Kimi traktör yoktu… diye beyanatlar verip, halkı kandırma yoluna gittiler.
Burada halkın da bu yanlışlara prim vermesi, onların daha fazla yalan söylemelerinin önünü açtı.
Onlar da coştukça coştu.
Hep bir öncekinden daha büyük yalanlar söylemeye başladılar.
Söyledikleri yalanların sonu gelmese de onların saltanatının sonu önce ufukta,
Her geçen gün daha da yakından görünüyor.
Hepimiz cumhuriyetin değerini her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Cumhuriyet ne kadar önemli ve değerlidir.
İstemediğini gönderiyorsun !
Evet gidişleri “MUHTEŞEM “ olacak.
HALKA YALAN SÖYLEMENİN SUÇ OLDUĞUNU,
BİR GÜN,YALAN SÖYLEMENİN CEZASINI ÖDEYECEKLERİNİ ÖĞRENECEKLER…
YAŞASIN CUMHURİYET !
CUMHURİYETİ KURANLARA SAYGILAR…

Yorum yapılmamış