Neyin Babası?

Okuma Süresi: 2 dk.

Her canlının bir erkeği, bir de dişisi vardır. Çoğalmak, sayının artması, neslinin devamı için bunlardan biri olmazsa olmaz.

 Tıp ne kadar ilerlese de yine de karşı cinse ihtiyaç vardır. Bütün eziyeti, sıkıntıları, huzursuzlukları, uykusuzlukları anneler çekse de çoğalmak için babanın bir damla suyuna ihtiyaç vardır.

Dünyaya gelenleri anneler yedirir, doyurur, besler büyütür. Her şeyi anneler yapar, yerine getirir.  

Ama … 

Babalık…

-Reklam-

İşte o zor. Onu da sadece babalar yapar.

Diyeceğim o ki… Baba olmak zor iş.

Emek ister, güç ister, yürek ister…

İstekler bir türlü bitmez. Yani anlayacağınız baba olmak o kadar da kolay değil. Denilebilir ki her canlının, hatta hakaretlerde ilk aklımıza gelen, dilimizin ucunda zor zapt ettiğimiz eşeklerin de babası var.

 Evet. Ama o sadece baba.

-Reklam-

Bir de eline, diline, bileğine, ciğerine, yüreğine kuvvetli babalar var.

 Öyle babaları da anneler doğurup, emzirip, bezleyip, besleyip, büyütmüş.

Gün gelmiş evinin babası olmuş. Gün gelmiş mahallenin babası olmuş.

Gün gelmiş karşı mahallenin babasıyla atışmış.

Gün gelmiş babalar birliği kurulmuş. İşbirliği yapılmış.

-Reklam-

Gün gelmiş dünyaya nam salan, her türlü güce havasını basan baba olmuş.

Gün gelmiş muhalefetin bile yapamadığı kadar etkili muhalefet yapabilen baba olmuş.

Biz yıllarca devlete “BABA” dedik. Devletimizi hep arkamızda “DAĞ”  bildik. Aman devletimize Allah zeval vermesin diyerek onun varlığına, birliğine, dirlik ve düzenine, selametine dualarımızı yaptık. Aman ona bir zarar gelmesin diyerek üstüne titredik durduk. Aslında iyi de yaptık. Öyle olması gerekirdi.

 Babamızdan, dedemizden öyle öğütlerle büyümüştük. Biz de üzerimize düşeni yaptık.

Yine de yaparız.

-Reklam-

Ama gel gör ki musibet bir hastalık yakamıza tebelleş oldu. Allah düşmanımıza da vermesin. Neredeyse hepimizi işsiz, aşsız bıraktı. Ne elimizde, ne de avucumuzda kaldı.

Artık güvencemiz arkamızdaki “DAĞ”  idi. Onun yolunu gözler olduk.

Bize katkılar sağlayacak diyerek gözlerimiz yollarda kaldı.

Onun koltuklarında oturanlardan inanılmayacak kadar bol vaatler aldık.

En sonunda da biz ondan katkı beklerken; ona biz katkılarımızı rahat yapalım diyerek “İBAN NUMARASI”  mesajlarının biri gitmeden diğeri geldi. Meğer  bizim “BABA” diye güvendiğimiz dağlara kar yağmış. Onun da kasasında ne var ne yok birilerine ziyafet çekilmiş.Kasa  kupkuru tamtakır bile değil bilmem kaç milyar dolar açıkmış.

-Reklam-

 Artık bize de oturup, derdimize yanmak, kendi yağımızla kavrulmak düşünürken, bir yorgunluk kahvesi içelim diyerek elimizi tam kahveye uzattık. Bir ses duyuldu…

Devletin koltuklarında oturanların büyütüp, beslediği, koruyup, kollayarak serpilmesine katkıda bulunduğu mahalle babasının sesi duyulur.

“ULAN KAHVELERİ DE BEN VERDİM. PARASINI DA ALMADIM…”

 Artık kahve içme hevesimiz kaçtı.  

Otobüs üzerinden atılırken cambazlıkla havada yakaladığım çaya yöneldim.

-Reklam-

Bu defa da şeytan bırakmadı.

İçme…

Yarın başka biri de çıkar o çaylar da bendendi.

Diyebilir endişesiyle çay içmekten de vazgeçtim.

Her ne kadar etkili olursa olsun. En etkili, en iyi, en kaliteli, en değerli baba evdeki çocuğunu seven, okşayan, incitmeyen, varlığıyla onun güvencesi olan baba olabilmektir.

-Reklam-

Baba  önce insandır… Sonra da … insan olabilendir.

Yanıtla

Your email address will not be published.

Follow Us