Ne Duyarsak Hep Onlardan

Okuma Süresi: 2 dk.

Savaşta da barışta da…

Belçika-Brüksel’de Standard adlı gazetenin matbaasını bir grup arkadaşla 1993 yılı şubat ayında gezmiştik.

Devasa bir bilgisayar.

Bir buçuk ton ağırlığında rulo kağıt saatte 120 km. hızla dönerken gazete hem iki taraflı basılıyor, hem katlanıyor.

Hem de gideceği dağıtıcılar için sayılı olarak ayrılıyor.

Kağıt rulo bitmesine yakın ikinci rulo devreye girip diğeri ile aynı hıza eriştiği zaman baskı devam ederken otomatik olarak bitmekte olan ruloya eklenip baskıya durmaksızın devam ediyor.

Bu anlattıklarım bundan otuz yıl öncesine ait.

Kim bilir baskı alanında ne değişiklikler olmuştur.

Bir gezi olsa da bilgilensek, bilgilerimizi tazelesek fena olmaz.

Günümüzde haberleşme araçları hızlandı, çeşitlendi.

Teknoloji çok gelişti.

Ama tek değişmeyen gazete çalışanları, basın emekçileridir.

Haber verenler, haber yazanlar olduğu kadar haber yapanlar haber yaptıranlar da oldukça fazladır.

Güç kimin elinde ise o daha fazla haber yaptırır.

 Güç kimin elinde ise o daha fazla haberi yayar.

 Kontrol altına alır.

Yani gücü elinde bulunduran ne isterse neyi ve nasıl isterse onun yayılmasını sağlamak ister.

Bu her zaman böyle olur mu?

Tabi ki de hayır. Olmaz, olamaz.

Öyle insanlar vardır ki dev cüsselerinde fındık kadar yürek taşırken …

Bazen de cüce kadar  görünen insanlarda dev gibi kocaman yürek taşıdıklarına şahit oluruz.

O insanları hiçbir baskı yıldıramaz.

Onlar kurulu düzene kalemlerini satmaz,

Fikirlerin satmaz,

Benliklerini satmaz,

 Özgür düşüncelerini satmaz.

Sonu ne olursa olsun doğru bildikleri yoldan milim geri çekilmezler.

Kalemlerinin kırılacağını bilseler de, parça parça olacaklarını bilseler de o yolda taviz vermeden yollarına devam ederler.

Böyle insanları bazen düşman askerlerinin karşısında ilk kurşunu atarken İzmir’de görürüz.

Bazen kahpe kurşunların hedefi olduklarını 1 Şubat günü İstanbul’da görürüz.

Bazen bombalı saldırıda havaya uçurulduklarını 24 Ocak günü Ankara’da görürüz.

Düşündüklerinin bedelini canlarıyla ödeyeceklerini bildikleri halde tavizsiz, korkusuz bir şekilde amaçları doğrultusundan sapmadan ilerlediklerini görürüz. Sadece görmekle kalmaz, onlarca yıl saygılarımızı sunmak için çırpınır, yerlerine yenilerinin gelmesini yetişmesini bekleriz.

Bekleriz ki doğruyu iletsinler.

 Bekleriz ki yalakalık yapmasınlar.

Bekleriz ki kalemlerini satmasınlar.

Uğur Mumcu yıllar önce dediği “Hukuk profesörleri birer papağan. Yargıçlar ise oyuncaktı Hitler’in elinde.” Bunu günümüze uyarlarsak ne görüyoruz… Karar  sizin.

Bekleriz ki hak, hukuk ve adaletin en yüce kavramlar olduğunu onlarda görelim. Bekleriz ki…

Umutsuz değiliz.

Her yanlışta kalemini kılıç gibi kullansınlar.

Bekleriz ki; her doğru işi en süslü yazılarıyla takdir etsinler.

Atatürk diyor ki;

“Basın, milletin müşterek sesidir.

Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.”

Yanıtla

Your email address will not be published.