Son zamanlarda hükümet adamları arasında yeni bir sözcük yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
Çocukluğu ve gençliği köy yaşamında geçen biri olarak, bana yabancı gelmeyen bir sözcük olan “Kökleme”yi biz araziyi verimli hale getirmek için yapardık. Araziyi iyice ve derin işlemenin adını kökleme diye adlandırırdık.
Aradan zaman geçince serpildik, mahallede yeni yetme delikanlılar olarak birbirlerine hakaret, sövgü olarak kullanılmaya başlandığını da gördük.
Büyük birini kızdıran yeni yetmeye denilen lafın en kibarı da, evdekilere hakaret anlamında “… kökleyeyim” demekti.
İşin sonunda biraz dalaşma, göz kestirirse sonucu kavgaya, kafa,göz yarmak için taş atmaya kadar devam ederdi.
Aradan zaman geçtikçe “kökleme” işi demokrasiye de uygulanmaya başlandı.
Demokrasinin kazanımlarına terek teker saldırılar yapıldı. Köküne kadar kökleme yapıldı. Adına her ne kadar yeniden düzenleme, güncelleme denilse de demokrasiye dibine kadar “kökleme” yapılmış oldu. Yapılan işin sonunda, görme ve anlama özürlü olmayan bizler bunu görüyoruz.
Günler yılları kovaladı. Ortaklar iş birliği içinde hareket ederken, “Ne istedilerse verdik…” Sözünü dinleyen,
hep haktan, adaletten, eşitlikten bahseden arkadaşlar, yoldaşlar da iş birliği içindeki ortakların süslü, yaldızlı ve bir o kadar da hedefe varıncaya kadar içerisi aldatmaca dolu programa “yetmez, ama evet” diyen kendini çok akıllı sanan yoldaşlar, farkına vardıklarında, bunların “şeytana pabucunu ters giydirmede usta olduklarını anladıklarında iş işten çoktan geçmiş, demokrasiyi kökleme hareketine başlamış olduklarını, millet olarak hep birlikte kanlı olarak görmüştük.
Öyle ki ortaklar arasında birbirlerini iyice kökleme yapmak için “derviş dervişin arkasına sırayla geçer” misali değil de, atik davranan önceliği almak için, tüm gücüyle topluca kökleme hareketi yapabilmek için kullandı.
Hızını alamamış olacak ki hedef kitle olarak emeklileri gözüne kestirip, sessiz sedasız onların maaşlarına da kökleme yapmaya başlamış.
Emekliler ise; “Ağzı besmelelidir, güzel dua ediyor “diye sesini çıkarmayınca… Bu durumdan çıkardığı
”Yola devam, köklemeye devam” kararını uygulamaya koyulup, aynı kararında ısrarla devam edince, bitek arazi gibi gördüğü emeklilere ait oy tarlasını aynı sistemle köklemeye devam etti.
Tarlada güneşi yiyen çiftçiler gibi, ateş alacak barut kıvamına gelen emeklilerden gördüğü tepkiyle sessiz oy tarlasının gitmekte olduğunu gördü.
Her şeye yaptığı gibi Şimdi bile maaşlara da kökleme yapmaya devam kararından vaz geçemiyor. Emekliler de, köklemenin maaşlara mı, yoksa; kendilerine mi yapıldığının arasındaki farkı çözmekle meşgul olsalar da; artık eskisi gibi sessiz kalmayacakları kesin gibi, onu da iyice hissettiriyorlar.
Kök maaş hesabı altında sadece maaşa kökleme yapılmadığını, emeklilerin yaşama hakkına kökleme yapıldığını hepimiz birlikte görüyoruz. Seyrediyoruz.
Hükümet de bizim seyretmemizi sakin sakin izlemekte, tepkilerin neler olacağını sezinledikleri halde,
Yine de tepkiyi koymamızı beklemektedirler.
Bu gidişle asıl “köklemeyi” de emekliler, önlerine gelecek ilk sandıkta yapacak gibi görünmektedir.
Siz ne dersiniz?