Kadınların seçme ve seçilme hakkı, dünya genelinde uzun ve zorlu bir mücadele sonucunda kazanılmıştır. Türkiye’de bu hakkın tanınmasında Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü büyüktür. Atatürk, kadınların toplumsal hayatta daha aktif rol almasını savunmuş ve bu doğrultuda önemli adımlar atmıştır.
1930 yılında belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış, 1934 yılında ise bu hak genel seçimler için de geçerli hale getirilmiştir. Bu, Türkiye’yi kadınlara bu hakkı tanıyan ilk ülkelerden biri yapmıştır. Atatürk’ün vizyonu ve kararlılığı sayesinde, Türk kadınları siyasi hayatta yerlerini almış ve toplumsal değişimin öncüsü olmuştur.
Ancak, günümüzde kadınların seçme ve seçilme hakkı önünde hala bazı engeller bulunmaktadır. Kadınların siyasette yeterince temsil edilmemesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bazı kültürel normlar, kadınların siyasi hayatta aktif rol almasını zorlaştırmaktadır. Bu engellerin aşılması için toplumsal farkındalığın artırılması, eğitim ve kadınların desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.
Kadınların seçme ve seçilme hakkı, sadece bir hak değil, aynı zamanda toplumsal gelişim ve eşitlik için bir gerekliliktir. Bu hakkın tam anlamıyla kullanılabilmesi için hepimize düşen görevler vardır. Kadınların siyasi hayatta daha fazla yer alması, toplumun her kesiminde eşitliğin sağlanması için atılacak adımların başında gelmektedir.