İçelum Rize Çayi, Pembe Güller Açayi, Para Etmeyi Çaylar, Gençler Köyden Kaçayi

Okuma Süresi: 3 dk.

Doğu Karadeniz bölgesinin geçim kaynağı olan çay, iklim koşullarının iyi gittiği zamanlarda, Nisan ayı sonundan başlamak üzere Temmuz ve eylül aylarında, bazen de ekim ayı olmak üzere genelde yılda üç; bazı yıllarda da dört kez olmak üzere, müstahsillerimizin emekleriyle toplanıp işlenmesi için fabrikaya gönderilir.

Bu alanda üreticilerin birliği ÇAYKUR tek çay alım kuruluşu idi. Daha sonralarda özelleştirme furyası başlayınca, ilk kez AKFA özel sektör olarak sahaya girip üreticilerden çay aldı.

Her yeni işletmeye olan rağbet gibi, AKFA’ya da üreticilerin rağbeti fazla oldu. Ama üreticinin gösterdiği ilgiyi AKFA aynı samimiyetle karşılamayınca, üreticiler paralarını istenilen, beklenilen zamanda alamayınca, AKFA tez zamanda alandan çekilmek zorunda kaldı.

Ama yereldeki özel sektör temsilcileri bu alana giriş yaptılar. Halen bu alanda çok sayıda özel sektörün çay fabrikaları bu alanda çalışmaktadır. Ama her alanda olduğu gibi üreticilerin göz bebeği olan kuruluş, ÇAYKUR alım yapmadığı, alım yapamadığı zamanlarda, özel sektör kendi ihtiyacı olan çayı alabilmektedir.

Böyle bir zamanda da özel sektör fırsatçılığı elden geldiğince kullanarak, ÇAYKUR’un fiyatının yarı parasına üreticinin malını kapatma telaşında olurlar.

Çayı stoklayabilmek mümkün olmadığından, yaş çay toplandığında hemen işlenmesi için fabrikaya gönderilmesi gerekir.

Parayı peşin ödeme teklifiyle de alımını ucuza kapatan, fiyatı iyice yok pahasına alan özel sektör fabrikalarına da rastlamak mümkündür. Bazen de fiyatta yapamadığı indirimi ölçüde tartıda, az tartarak da yapanlar olur.

Bu alanda kimseyi karalamak istemem. Kantarların kontrolünü yetkililerin ara sıra yapması en uygunudur. Akıllara şüphe düşmesini ortadan kaldırır.

Eskiden sevdalıklar bile çay bahçelerinde başlar, sonu evliliğe kadar devam ederdi. Nişan için aileler Mayıs çayı parasını beklerlerdi. Düğün için de eylül, ekim sürgünü parasına işi bağlar, düğünü tutarlardı.

Zamanla iktidar çayın alım fiyatını her geçen yıl kuşa çevirince, önceden bir sürgün döneminde alınan parayı, bir yıllık sürede alamaz olan üretici köyünden, tarlasından, evinden, bağlı olduğu topraklardan koparak, soluğu büyük kentlerin varoşlarında, köhne evlerde, virane yerlerden evlerden kiralayarak oralara yerleşip, kendi köyünü tarlasını, çaylığını bırakıp, yarı aç, yarı tok geçinmeye çalıştıklarını görüyoruz.

Biz de sonrasını hesap etmeden Türk çayı yerine, başka ülkelerden yurdumuza sokulan kaçak çaylardan alarak, çay üreticisine, bilmeden, anlamadan bir darbe de biz vuruyoruz.

Mevcut iktidarlar da Türk köylüsünü destekleme yerine, sınırları sıkıca kontrol etmeyerek, kaçak çayın yurdumuza girmesine göz yumarak, dış ülkelerin köylüsüne destek vermeye devam ediyorlar. Kendi köylümüzün perişanlığına önayak oluyorlar.

Buraya kadar hep köylünün hakkını korumaya çalıştık, ama bir de başka pencereden olaya bakmak gerekmez mi? Bütün bunlar olurken köylümüz olan bitene neden seyirci kalıyor? Neden hakkını savunmuyor?

Neden kendisinin bağlı bulunduğu topraklardan kopmasının yolunu açanlara desteğe devam ediyor? Neden kendisine daha iyi yaşama hakkı vaat edenleri denemek istemiyor? Güzel yaşama vaat edenleri bir kerecik deneseler de, yeni gelenlerden beklenen katkıyı göremeyince, onları da sandığa gömse daha iyi olmaz mı?

Bütün bunlara bakıp da, aklıma gelip oturan cümleyi yazmadan geçemem… Kabahatin çoğu sende!

KABAHATİN ÇOĞU SENDE KARDEŞİM…

Gür bir sesle haykırma zamanı gelmedi mi?

HAKLIYIZ…
GÜÇLÜYÜZ…
KAZANACAĞIZ.
SEN HAKKINI SAVUNMAZSAN HER ZAMAN SÜRÜNMEYE MAHKÜM OLURSUN.

Hadi bakalım sıra sende!

2 Comments

  1. çok doğru hocam. Aslında köylü çıkacak emeğine, tarlasına , bağına , bahçesine, Kaleminize sağlık 🙏🙏👍👍

  2. Köylü hiç bir şey yapmasın oy da vermesin. Karadeniz’e fındık mağdurları dahil oh çekiyorum . Oh olsun . Emeğine sağlık öğretmenim . Güzel bir yazı olmuş

Yanıtla

Your email address will not be published.