Yılbaşı geliyor. Işıklar yanıyor, vitrinler parlıyor, reklamlarda sahte bir neşe akıyor. Geri sayım başlıyor. Peki biz neyi sayıyoruz? Geçen bir yılı mı, kaybolan umutları mı, ertelenen adaleti mi?
Bu ülkede yılbaşı artık bir kutlamadan çok, bir çelişkiler seremonisi. Bir yanda şampanyalı masalar, öte yanda boş tencereler. Bir yanda “mutlu yıllar” dilekleri, öte yanda “bu ayı nasıl çıkaracağız?” sorusu. Yıl değişiyor ama geçim derdi, işsizlik, güvencesizlik, hukuksuzluk, liyakatsizlik yerinde duruyor. Takvim ilerliyor, hayat geriye gidiyor.
Her yıl aynı tartışma sahnede: “Yılbaşı kutlanır mı?” Tartışmanın kendisi bile memleketin halini özetliyor. Kimileri kutlamayı “ahlak” tartışmasına sıkıştırıyor, kimileri yasakçılığı marifet sanıyor. Oysa mesele ne çam ağacı ne de süs. Mesele, insanların yüzünün gülüp gülmediği. Mesele, bir çocuğun yeni yıla umutla mı yoksa korkuyla mı girdiği.
Eleştirilecek çok şey var. En başta da bu sahte normalleşme. Her şey yolundaymış gibi yapılan gösteriler, pembe tablolar, rakam oyunları… Hayat pahalı değil, hayat artık lüks. Emek ucuz, yalan pahalı. Gençler bavul hazırlıyor, emekliler pazarda akşam saatini bekliyor, çiftçi borçla toprağa tutunmaya çalışıyor. Ama ekranlarda hâlâ masallar anlatılıyor.
Yılbaşı gecesi sorunlar sihirli bir şekilde ortadan kalkmayacak. Enflasyon geri sayımla düşmeyecek, adalet bir dilek cümlesiyle gelmeyecek, demokrasi konfetiyle inşa edilmeyecek. Bunları bilerek “umut” kelimesini kullanmak bile cesaret istiyor artık.
Ama yine de… Umut, bu topraklarda inatçı bir duygudur. Bastırıldıkça kök salar. Umut; susmayan bir öğretmende, hakkını arayan bir işçide, “bu ülke böyle gitmez” diyen bir gençte yaşar. Umut, karanlığa rağmen doğruyu söylemekte ısrar etmektir. Umut, yeni yıldan mucize beklemek değil, eski yanlışlara razı olmamaktır.
Yeni yıldan temennimiz basit ama ağır: Daha az yalan, daha çok gerçek. Daha az korku, daha çok cesaret. Daha az yoksulluk, daha çok adalet. Kutlama yapmak isteyen de eleştiren de şunu bilsin: Asıl mesele takvim değil, vicdandır.
Yeni yıl geliyor. Dilerim ki bu kez sadece yıl değişmesin. Düzen değişsin. Zihniyet değişsin. Ve en önemlisi, bu ülkenin insanı “mutlu yıllar” demeyi değil, gerçekten mutlu olmayı hatırlasın.