Ülkemizin kritik bir süreçten geçtiği aşikardır. Ayrıca yaşananlar sadece kritik bir süreç değil geleceğimizi tamamen tahrip edici niteliktedir. Yapılanlar, kuru bir itirazla men edilemeyecek çapta üretilmiş bir sinsi meşruluk içerisinde yapılmaktadır.
Bir toplumu ulus yapan tüm değerler, “göreceliği” kendine mihenk taşı yapan Postmodernizmin saldırısı altındadır ve bu saldırı bilimi, sanatı, medyayı, hukuku kuşatarak yapılmaktadır. Bu yaklaşım, sorunların tartışılarak varıldığı ortak aklın iradesini yani “demokratik kitle örgütlülüğünü” kendisine hayati düşman bellemiş durumdadır.
Özgürlük adı altında önerdiği “görece doğrular cenneti” ise yaşanan sorunlara çözüm talebi içeren örgütlü kamuoyu oluşturmayı unutturma hedefindedir. Bu bağlamda ilkesel tutarlılık içeren her şeyin de karşısındadır. Bunun o kadar karşısındadır ki bu yönde davranış geliştirmeyi demode ve demokrasi dışı adletmeye varacak kadar. Ancak garip bir şekilde içerisinde akıl yürütme ve irade bulundurmayan tarikat yapılarına özgürlük adı altında meşruluk kazandırmaktadır. Üst-anlatıları bu kadar hedef almış bir anlayışın tarikatları bu denli meşrulaştırması son derece garipsenecek düzeyde ikircikli bir durumdur.
Üst-anlatılarda zaten hedef aldığı birinci olgu milliyetçiliktir. Çünkü milli refleksler, küresel sermeyenin sömürüsüne geniş kitlesel reaksiyon verecek demokratik mekanizmalarla örgütlü nitelikli irade gücüne sahiptir. Bu konu özelinde Türkiye ele alındığında bu yapıyı harekete geçirme noktasında en tehlikeli bulunan unsur Atatürk’tür. Oysa ki ölümü üzerinden neredeyse bir asır geçmiş bulunmaktadır.
Ancak demokratik kitle örgütlerini bir şekilde gerçek mecralarından uzaklaştırmayı başardıkları için onları kendilerine tehdit görmemektedirler. Fakat yaklaşık 20 yıla yakındır yürüttükleri Atatürk’ü karalama politikaları istedikleri sonucu getirmemiştir. Halkın Atatürk’e bağlılığı sarsılamayacak güçtedir. Bu gerçek karşısında farklı bir çıkış yolu olarak Atatürk sevdasındaki insanları örgütleyebilecek yapıları hedefe almıştır. Bu bağlamda Kemalizm birinci hedefleri halindedir. Hamburg Üniversitesi Tarih Bölümüde Kemalizm(1938-…) ele alınarak Siyonizmle işbirliği kurduğunu ıspatlamak üzerine aylığı 250.000 tl karşılığı tez yazımı başlatılmıştır. Bununla amaçlanan yurdu savunma derdi olanların halkla sağlıklı bağ kurmasını engellemektir. Atatürk ülküsünde gidenlere güveni sarsma çabasıdır. El bu kadar çabalarken bizdeki hal nedir diyecek olursanız:
Türkiye’yi bu saldırılar karşısında koruyup kollayacak birkaç demokratik kitle örgütünden biri Atatürkçü Düşünce Derneğidir ikinci sırada ise Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğidir. Her ikisinin de üyesiyim ve yıllardır bu konularda yazar çizerim henüz bir tanesi bu konuları dikkate alarak bana bir dönüt vermemişlerdir. Ama artık sona geldik ve bu sorumluluk yerine getirilmediğinde bedeli hayli ağır olacağa benziyor. Bir an önce demokratik ve dinamik yapılanma sağlanarak olması gerekenlere odaklanılmalıdır.
Yaşasın Atatürk!
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Demokrasi, Laiklik ve Bilim! Bu temel felsefe ışığında yurduna ve geleceğine sahip çıkma bilinciyle,
Ne mutlu Türküm diyene!
Çok teşekkür.
Umudumuzu kaybetmeden mücadeleye devam edeceğiz. Sizlerin yaşadığı tedirginlikleri bizlerde yaşıyoruz.
Mevcut siyası iktidar Milletimizin Atatürk sevgisini yok edemedi. Bu gerçek bu yoldan yürüyerek önümüzdeki engelleri kaldırmalıyız.