BİR RÜŞVET VERME OLAYI !

Okuma Süresi: 4 dk.

Hepimizin başından bir şekilde rüşvet verme olayı geçmiş olabilir.

Benim de başımdan ilk kez bir rüşvet verme olayı geçti.

Ben de o olayı olduğu şekliyle sizlere anlatacağım.

Belki de sizin rüşvet verme olayıyla benzer tarafları olabilir.

Yıl 1979 Trabzon göğüs hastalıkları hastanesinde babamın yanında refakatçi kalıyorum.

Pazartesi günü babamı yatırdık. Yanında ben kalıyorum.

Doktor ilk muayenesinde yatış verdi.

Sonra her gün sabah rutin kontrollerde her hastaya;
 –Nasılsın?

-“ Bugün biraz daha iyisin.”diye moral sözlerinden sonra doktoru bir daha ertesi sabah aynı saatte ve aynı sözlerle, aynı yüzle görüyoruz.

Derken üç gün böyle geçti. O sırada hastanede aşçı olan “soy addaşımız” aynı soyadından birisi yatıyor.

Onu ziyaret ettin mi? Sorusuna muhatap olunca bizi ziyarete geldi.

Bir süre sohbetten sonra Babamın durumu ile ilgili sorular sordu.

Doktorun muayenesini, neler yaptığını sordu.

Yapılanları anlattım. Konuştuk.

Bana doktoru dışarıda muayenehanesinde görürseniz doktor hastanızla ilgilenir.

“Yoksa sadece oyalamaca yapar. Bu doktorun öyle bir özelliği var.dedi.

Hasta geldiği gibi durur ya da kendiliğinden ne kadar düzelirse…

Siz en iyisi akşama doktoru meydandaki muayenesinde gidip ziyaret edin.

O zaman hastanızla ilgilenir.”dedi.

Ben de ağabeyime durumu anlattım.

 O sıralar çay sıkıntısı vardı. Piyasada sadece “RİZESPOR” çay paketleri vardı.

Üzerindeki fiyatı 7,5TL iken karaborsada 12,5 TL ye satılıyordu.

Ağabeyime iki paket çayı hediye paketi şeklinde paketleyip, getir.

Doktora veririz, dedim.

Perşembe günü akşam doktoru özel muayenesinde bulduk.

Ağabeyim hediye paketini doktora verdi.

Doktor cebinden bir avuç anahtar çıkardı.

Kasayı açıp paketi kasanın içine koyarken Trabzon’u ve Trabzonluları bir övmeye başladı ki… Bir Trabzonlu olarak ne ben, ne de bir başka Trabzonlu, o kadar güzel övgüler yapamayız.

 Bu övgülerin bitişinden sonra bize döndü.

 Hastanın adını sordu. Hemen başhemşireyi aradı.

 Hastanın hemen özel odaya alınmasını, refakatcı için de bir yatak ayarlanmasını istedi.

 Biz şaşkınlık içindeyiz. Çünkü paketin içinde para yok.

 Olmadığını görünce de ne yapacak, tepkisi nasıl olacak ?…

 Bizim de endişemiz bu.

Doktorun yanından ayrıldık.

Ben hastaneye, ağabeyim de eve gitti.

Hastaneye gittim. Özel  oda ve özel yatak hazır.

 Doktorla konuştuklarımızı, paketi ve durumu olduğu gibi babama anlattım.

İlk kez o akşam sandalye sırtında değil de, özel yatakta rahat uyudum.

 Sabah oldu. Doktorun rutin ziyareti başladı.

Doktor bizim odaya gelince, biraz sert bir ses tonuyla;

-Amca seni bu odaya kim geçirdi?

Sen diğer odada değil miydin? diye söylenince,

Babam da sen beni bu odaya geçireni bilmiyor musun? diye sordu.

 Doktor bu soru karşısında şaşkınlık yaşarken, babam lafa devam etti.

 -“Doktor bey sen benim çıkışımı ver.

Ben gideceğim. Beni muayene edip, ilaç da verme.

 Çıkışımı ver. Ben gideceğim.

Çıkışımı vermezsen de ben çıkacağım. Çıkışımı sen ver “ dedi.

Doktor, babama ne kadar ısrar etse de, babam kararından dönmedi.

Doktor da çıkışını verdi.

Tedavisine devam etmek için babamı İstanbul Cerrahpaşa hastanesine götürdüm.

Orada da doktorların havasından kasıntı hareketlerinden suratımıza bakmaları epeyce zor oldu.

Hatta bakmadılar bile.

Hani bir türkü vardır ya “Yılın yoktur,ayın yoktur.

                                            Ankara’da dayın yoktur.

                                            Mamudo gurban niye doğdun”

 Türküsünü sanki bizim için bestelemişler diye aklımdan geçirip,

 Kendi kendimi teselli edip, durdum.

Doktora soru sormak bile çok zor olduğu bir dönemde yaşadığımızı düşününce…

Her ne kadar üçüncü dünya ülkesi gibi olsak da…

Şimdi epeyce geliştiğimizi görebiliyorum.

Arada epeyce değişiklikler olmuş.

Geçen gün akşam uğradığım

 “Ordu – Perşembe Devlet Hastanesinde”

Hizmetlisinden doktoruna kadar herkes,

 Sorumluluğunun bilincinde hareketle incitmeden hastalarla ilgilendiklerini gördüm.

Bunu sadece orada görmüyoruz.

Hemen her hastanede hasta ile güzelce ilgilenen görevlileri görebiliyoruz.

Görevini güzelce yapanları gördükçe gönlüme bir huzur dolduğunu hissediyorum.

Ayırım yapmadan, görevlerini gerektiği gibi yapanların hepsine teşekkürlerimi iletirim.

Keşke ihtiyacımız olduğunda, aradan haftalar geçmeden doktorlardan muayene sırası alabilsek,film,MR çekimlerini aylar sonrasına sarkıtmasalar…

İşte o zaman gelişmiş ülkeler safında yerimizi almış oluruz.

Yanıtla

Your email address will not be published.