Bugün yağmur yağıyor usul usul, camlara vuruyor damlalar.
Bugün aşkı yazmalıyım.
öyle bir aşk yazmalıyım ki Mem u Zin sönük kalmalı yanında.
Kerem ile Aslı dünkü çocuk yazacağım aşkın büyüklüğü karşısında.
Bugün Aşkı yazmalıyım hava da buna müsait.
Yağmurda ıslanmış gibi aşkta da ıslanmalıyım.
Aşkı yazarken hafif bir müzik çalmalı radyoda, müziğin notalarında aşkı bulmalıyım.
Yavaşça uzanan elim radyonun düğmesini çevirdiğinde tanıdık bir ses çıkıyor karşıma.
Sürekli konuşuyor İshal olmuş gibi.
Her konuyu biliyor.
Her konuda konuşuyor.
Her konuda racon kesiyor.
15 dakika önce Kriz yok diyor. 15 dakika sonra iş adamları krizi fırsata çevirmeli diyor.
Sürekli konuşuyor.
Kandırıyor, kandırılıyor
ve hep başkalarını suçluyor.
Devletin kurucularına saldırmaktan çekinmiyor.
Tüm sorumluluğu İsmet İnönü’nün sırtına yıkıyor.
Utanmasa elektriğe, suya zammı da İnönü yaptı diyecek.
Vatanı kurtaranlara, Devleti kuranlara, ülkemizin kahramanlarına bu kadar saldırı varken nasıl aşkı yazabilirim.
Oysa bugün aşkı da yazmak istiyor canım.
Alevi bir kadınla Sünni bir erkeğin aşkını mesela.
ilk karşılaşmalarında ki heyecanı, kadının ürkek bir ceylan gibi sekişini erkeğin ilk görüşte aşık oluşunu yazmalıyım.
Bir asansör kabininde dudakların ilk defa tutkuyla buluşmasını anlatmalıyım.
Kadının Kafkas güzelliğini erkeğin “güzel olma” diye kıskanışını yazmalıyım.
Ekmeği suyu nasıl bölüştüklerini, tutkuyla nasıl seviştiklerini anlatmalıyım.
Ama yazamıyorum Çünkü gazetede” alevinin yaptığı yemek yenmez diyor” bir öğretmen, öğretmenliğimden utanıyorum.
Alevi dostlarımın yaptığı yemekler, aşureler Alevilere karşı yapılan bu yobaz ve çirkin saldırı karşısında boğazımda düğümleniyor.
Herkes rakıya eşlik etsin diye meze yerken mezenin hatırına rakı içtiğimiz günleri hatırlıyorum ve alevi ahçımızı saygıyla anıyorum.
Sendikalar susuyor,
Öğretmen örgütleri susuyor,
Yargıçlar susuyor,
Savcılar susuyor.
Vicdanlar susuyor
Yüreğim yanıyor…
Bre okumuş cahil Alevilerin yaptığı yemekler yenmez diyeceğine yemeğe katılan salça’nın 4 kat nasıl pahalandığını anlat.
Tarlada 50 kuruş olan domatesin manav da 8 lira nasıl olduğunu anlat. İnsanların çöpten nasıl ekmek topladıklarını kapitalizmin nasıl sömürdüğünü anlat.
Ey Amerika diye diye ülkemizin tüm zenginliklerinin faiz lobisine nasıl peşkeş çekildiğini anlat.
Yine de ben aşk yazmalıyım.
Rize’de Kürt Mehmet’in karakol nöbeti sırasında Laz kızını nasıl tavladığını, Tezkere ile birlikte Laz kızı Ayşe’yi Diyarbakır’a nasıl kaçırdığını yazmalıyım.
Türk Kürt düşmanlığı yaratmak isteyenlere İnat, bölücülüğe İnat. Birbirlerine nasıl sarıldığını anlatmalıyım.
Aşklarının meyvesi “Barış Can”ı yazmalıyım.
Nasıl yazayım yüreğim kanıyor. Radyo haberinde 8 askerin şehit edildiğini çok sayıda teröristin etkisiz hale getirildiğini duyuyorum. Kan, gözyaşı Kin, nefret, ölme, öldürme bitmeli.
ben aşkı yazmalıyım.
Radyoyu, televizyonu kapatmalı, gazete okumamalı, internete girmemeliyim.
Yeter artık ben aşkı yazmalıyım.