Özgörüş / Uzgörüş

Okuma Süresi: 2 dk.

Şu an benim, insanlığa, ulusuma, sınıfıma, kişisel beklentilerime büyük ölçüde denk düşen bir siyasal programı benimseyen ve yaşama geçirme çabasında olan bir siyasal parti olmadığı kanısındayım.

O nedenle de bir siyasal partinin üyesi değilim.

Ancak, ülkemdeki durumu şöyle değerlendirmekteyim:

Yurttaşı olduğumuz Cumhuriyet, kuruluşu sırasında ve sonrasında, benim gibi sıradan insanları eşit ve özgür bir yaşama kavuşturmak, gelişmesini, kalkınmasını insan gereksinmelerini karşılamak için, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde yaşamı düzenlemek üzere yola çıkmıştır.

Cumhuriyetin beni ve benim gibi Anadolu’nun yoksul insanlarını eş değerde sayan, kendisinden başka kimseye kul köle etmemeyi, herkesi özgürleştirmeyi, aydınlatmayı, yurttaşlaştırmayı toplumsal yaşam ilkesi edindiğini düşünmekteyim.

-Reklam-

Ancak bu niteliklerdeki Cumhuriyete din-mezhep ya da etnik gerekçelerle karşı tavır almış, yer yer ve zaman zaman ayaklanmış, bu uğurda tarikat-cemaat örgütlenmeleri oluşturmuş, yoksul halkı türlü kandırmaca korkutmacalarla ardından sürüklemiş, ağa, bey, şeyh, şıh, molla, hoca, imam, efendi, tacir, tüccar… denilen kesimlerin de hep var olduğu biliniyor.

Bu Cumhuriyetin ve ulus devletin kuruluşunu içine sindiremeyen ve sömürü alanlarından çıkışının, öteki sömürgelerine kötü örnek olacağının endişesini duyan Batı Emperyalizmi de daha başından bu yana, karşı önlemeler almıştır.

En baş önlemleri de, yukarıda saydığım gerici toplumsal güçleri, yeniden ele geçirip işbirlikçiliğine çekmek olmuştur.

Bunu yaparken, en çok da dinsel duyarlılıklardan ve halkımızın eğitim ve bilinç yetersizliğinden yararlanmıştır…

2. Dünya Savaşı koşulları bekledikleri fırsatı büyük ölçüde sunmuş, söz de demokrasicilik uğruna, Demokrat Parti’yle gün yüzüne çıkan siyasal örgütlenmeye de ortam yaratmıştır.

-Reklam-

İşte o kökten beslenen, o şemsiyenin altında büyütülüp palazlandırılanlar, bir dizi siyasal partiyle siyasal yaşamımızı ele geçirmişlerdir. En sonunda da bugün AKP İktidarı aşamasına ulaşmışlardır.

Aslında emperyalizmin işbirlikçisi, küresel plan ve projelerinin taşeronu, görüntüdeyse dinci-mezhepçi bir iktidarı tepemize çöreklendirmeyi başarmışlardır.

Bu iktidar aracılığıyla önce, Cumhuriyetin kazanımlarını, kurum ve kuruluşlarını çökertmek, kaynak ve olanaklarını yakınlarına, yandaşlarına ve yabancı ortaklarına peşkeş çekmekle işe başlamışlar, şimdi de bu talan düzenini güvenceye alacak adımlar atmaktadırlar.

Sözde darbe kumpaslarıyla, Anayasal düzeni diktatörlüğe dönüştürmekle, OHAL uygulamalarıyla, ağır iletişim kuşatmasıyla tam bir faşizm dönemi başlatmışlardır.

Uygulamalarına karşı tavır alan herkesi ve her kesimi sindirmek, etkisizleştirmek üzere, her türlü hukuk dışı yol ve yönteme başvurmaktan da kaçınmamaktadırlar…

-Reklam-

Bu koşullarda, ben çağın yurttaş bilincini taşıyorum, insan hak ve özgürlüklerimin ayırdındayım, kişisel onurumu korumalıyım diye düşünen herkes, hiç bir etnik, dinsel,

mezhepsel, siyasal, cinsel ayrım gözetmeksizin yan yana gelmek ve bu iktidara karşı tavır, tutum ve eylem birliği içinde olmak durumundadır…

Bu yola öncülük eden her siyasal parti, demokratik kitle örgütü ya da sıradan yurttaş bizim omuzdaşımız sayılmalı, el ele tutuşulmalıdır…

Başka her yöneliş kaytarmadır, korkaklıktır… Böylelerine de yurttaşlık yakışmaz…

Yanıtla

Your email address will not be published.

Follow Us